Sadık Türkmen 

1. Elif, lâm, Mîm.

2. Allah, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. Diri’dir, Kayyum’dur (Ölümsüz Başkan’dır, İmparator’dur).

3. Kitabı sana, kendinden öncekileri tasdik edici olarak hak ile indirdi. Tevrat’ı ve İncil’i de O indirdi.

4. Daha önce, insanlar için hidayet (hayat rehberi) olarak; Furkan’ı (doğru ile yanlış arasındaki farkı göstereni) indirmişti. Allah’ın ayetlerini inkâr edenler için pek çetin azap vardır. Allah mutlak galiptir, intikam sahibidir.

5. Şüphe yok ki; ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.

6. Size rahimlerde istediği gibi şekil veren O’dur. O’ndan başka İlah yoktur. Mutlak galiptir, hikmet sahibidir.

7. Sana kitabı indiren de O’dur. Ondan bazı ayetler muhkemdir (manâsı açık) ki, onlar kitabın anasıdır, diğerleri de müteşâbihtir (zamanla açıklanacak olandır). kendilerince yorumlamak için, onun müteşâbihlerine yönelirler. Müteşabih ayetlerin, tevilini/yorumunu/neyi anlatmak istediğini Allah bilir. İlim’de derinleşenler "Biz buna inandık, hepsi de Rabbimizin katındandır" derler. Neden muhkem ve müteşabih ayetler olduğunu ancak, aklı selîm (aklını kullanan ilim) sahipleri düşünüp anlar.

8. (onlar şöyle yalvarırlar) "Rabbimiz! Biz hidayeti (doğru hayat rehberini) anladıktan sonra kalplerimizi eğriltmek istemiyoruz! Bize katından bir rahmet (iyilik) bahşet. Şüphesiz Sen çok bahşedensin."

9. "rabbimiz! şüphesiz Sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah vadinden dönmez."

10. Şüphesiz inkâr edenlere; Onlar cehennemin/ateşin yakıtıdırlar.

11. (bunların durumu) Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir Ayetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahlarıyla yakaladı. Allah azabı çok şiddetli olandır.

12. Inkâr edenlere de ki "Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena kalınacak yerdir!"

13. Şüphesiz karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için, bir ibret vardır Bir topluluk, Allah yolunda eziyete uğradıkları için çarpışıyordu. Saldırgan kâfirler; savaş başladıktan sonra, (Müminleri) kendilerinin iki katı görüyorlardı.[] Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır.

14. Kadinlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma (serbest dolaşan) atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler, insanlara süslü göründü. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır.

15. De ki "Size onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır". Allah kullarını hakkıyla görendir.

16. O Allah’tan korkanlar "Ey Rabbimiz, şüphesiz biz iman ettik, Sen de günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru" diyenler.

17. (İşte bunlar) Sabredenler, Rablerini doğrulayanlar, Rablerine gönülden yönelenler, İhtiyaç sahiplerine harcayanlar ve seherlerde Rablerinden bağışlanma dileyenlerdir.

18. Allah; adaleti ayakta tutarak, kendinden başka İlah olmadığına şahitlik etti. Melekler ve ilim sahipleri de (şahitlik ettiler). O’ndan başka İlah yoktur. O, mutlak güç sahibidir, doğru hüküm/karar verendir.

19. Şüphesiz Allah katında Din İslâm’dır. Kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse, bilsin ki, Allah hesabı çok çabuk görendir

20. Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki "Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim." Kendilerine kitap verilenlere ve (kitap verilmeyen/kitap nedir bilmeyen) ümmilere de ki "Siz de İslam’ı kabul ettiniz mi?" Eğer İslam’a girerlerse hidayete (huzura) ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse, sana düşen şey ancak duyurmaktır. Allah kullarını hakkıyla görendir.

21. Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya, onları çok acıklı bir azap ile müjdele!

22. Onlar, yaptıkları dünyada da ahirette de boşa gitmiş kimselerdir. Onların hiç yardımcıları da yoktur.

23. Kendilerine, Kitap’tan bir pay verilenleri görmüyor musun ki, aralarında hüküm vermesi için, Allah’ın Kitabı’na çağrılıyorlar da sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyor.

24. Bunun sebebi onların; "Bize, ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır" demeleridir. Uydurup durdukları şeyler, dinleri konusunda kendilerini aldatmıştır.

25. Bakalım kendilerini, o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün için, bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden, herkese kazandığı tamamen ödendiği zaman, halleri nice olacaktır.

26. De ki "Ey mülkün/hayatın sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü (kimsenin çalışmakla kazanamayacağı şeyleri; peygamberliği, mucizeleri, hayatı, canı) dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü; (kimsenin çalışmakla kazanamayacağı şeyleri; hayatı, canı da) çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır Senin elindedir. Şüphesiz Sen herşeye hakkıyla güç yetirensin."

27. "geceyi gündüze katarsın (geceleri kısaltırsın), gündüzü geceye katarsın (gündüzleri de uzatırsın). Diriyi öldürürsün, ölüyü de diriltirsin. Dilediğine de hesapsız rızık yaratırsın."

28. Müminler, müminleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız başkadır. Allah asıl sizi, kendisine karşı dikkatli olmanız konusunda uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah’ın huzurunadır.

29. De ki "İçinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerdeki herşeyi, yerdeki herşeyi de bilir. Allah herşeye hakkıyla gücü yetendir."

30. Herkesin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü hazır bulacağı günde kişi, kötülükleri ile kendi arasında, uzak bir mesafe bulunmasını ister. Yine Allah, sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Allah kullarını çok esirgeyicidir.

31. De ki "Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."

32. De ki "Allah’a ve Peygamber’e itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.

33. Allah; adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemlerin üzerine seçti.

34. Bunlar birbirinden gelme zürriyettir. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

35. Hani, imran’ın karısı; "Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf Sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz Sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin" demişti.

36. Onu doğurunca; "Rabbim!" dedi, "Onu kız doğurdum." Oysa Allah onun ne doğurduğunu çok iyi biliyordu. "Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu, kovulmuş şeytandan Senin korumana bırakıyorum."

37. Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu yere her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. "Meryem! Bu sana nereden geldi?" derdi. O da "Bu, Allah katından" diye cevap verdi. Zira Allah dilediğine hesapsız rızık yaratır.

38. Orada zekeriya Rabbine dua etti "Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz Sen duayı hakkıyla işitensin" dedi.

39. Zekeriya mabette namaz kılarken melekler ona "Allah sana kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hakim ve salihlerden bir peygamber olarak, Yahya’yı müjdeler" diye seslendiler.

40. Zekeriya; "ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmışken ve eşim de kısırken benim nasıl çocuğum olabilir?" dedi. Allah; "Öyledir, ama Allah dilediğini yapar" dedi.

41. Zekeriya; "rabbim! (Çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet/işâret ver" dedi. Allah da şöyle dedi "Senin için işâret/alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işâretleşebilmendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et."

42. Hani melekler "Ey Meryem! Allah seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı."

43. "ey meryem! Rabbine divan/kıyam dur. Secde et ve (O’nun huzurunda), rükû edenlerle beraber rüku et" demişlerdi.

44. (Ey Muhammed/ey İnsan!) Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak diye kalemlerini (kur’a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında (sen) yoktun.

45. Hani melekler şöyle demişti "Ey Meryem! Allah seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada da ahirette de itibarlı ve Allah’a çok yakın olanlardandır."

46. "o, beşikte de yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.

47. (meryem) "ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken, benim nasıl çocuğum olur?" dedi. (Melek); "Öyle ama, Allah dilediğini yaratır. O, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece "ol" der, o da hemen oluşmaya başlar" dedi.

48. "ve Allah ona kitabı, hikmeti (akıl ve bilim ışığında kitap ile hükmetmeyi), Tevrat ve İncil’i öğretecek.

49. Allah onu, İsrailoğullarına bir Peygamber olarak gönderecek" (ve o onlara şöyle diyecek) "Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mucize getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona (Allah’ın onun için yarattığı ruhunu) üflerim. O da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle/emriyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer müminler iseniz, bunda sizin için elbette bir ibret vardır."

50. "benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı/tasdik edici olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim ve Rabbiniz tarafından size, bir mucize (Peygamberliğin belgelerini) de getirdim. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

51. "şüphesiz Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur."

52. Isa, onların inkârlarını sezince; "Allah yolunda yardımcılarım kim?" dedi. Havariler "Biziz Allah yolunun yardımcıları. Allah’a iman ettik. Şahit ol, biz müslümanlarız" dediler.

53. "rabbimiz! senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber’e de uyduk/itaat ettik. Artık bizi (gerçeğe) şahitlik edenlerle beraber yaz."

54. Onlar bir plân yaptı. Allah da bir plân yapar. Allah plân yapanların en hayırlısıdır.

55. Hani, Allah şöyle buyurmuştu "Ey İsa! Şüphesiz, seni (onlar değil) Ben vefat ettireceğim/öldüreceğim ve seni (öldürerek ruhunu) kendi katıma yükselteceğim. İnkâr edip suikast düzenleyenlerin içinden, seni kurtaracağım ve sana uyanları, kıyamete kadar kâfirlerin üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca Bana’dır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında, aranızda Ben hükmedeceğim."

56. "inkâr edenlere gelince onlara dünyada da ahirette de şiddetli bir şekilde azap edeceğim. Onların hiç yardımcıları da olmayacaktır."

57. "iman edip faydalı bir işi en iyi şekilde yapanlara gelince, Allah onların ödüllerinin tam karşılığını verecektir. Allah zalimleri sevmez."

58. (Ey Muhammed!) Bunu Biz sana ayetlerden ve Hikmet dolu Kur’an’dan okuyoruz.

59. Şüphesiz Allah katında İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir Onu topraktan yarattı. Sonra ona "ol" dedi. O (Adem) oluştu.

60. Hak rabbindendir. O halde, sakın şüphe edenlerden olma!

61. Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra, artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım. Sonra gönülden dua edelim de Allah’ın lânetini (kahrını), (aramızdan) yalan söyleyenlerin üzerine isteyelim."

62. Şüphesiz bu (İsa hakkında) gerçek kıssadır. Allah’tan başka hiçbir İlah yoktur. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, doğru hüküm/karar verendir.

63. Artık yüz çevirirlerse Allah elbette o fesatçıları hakkıyla bilendir.

64. De ki "Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin Yalnız Allah’a kul olalım. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilah edinmesin." Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki "Şahit olun, biz müslümanlarız."

65. Ey kitap EHLİ! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?

66. Işte siz böyle kimselersiniz! Diyelim ki biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız. Ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz.

67. Ibrahim ne Yahudi idi ne de Hristiyan. Fakat o, Hanif (Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi.

68. Şüphesiz insanların İbrahim’e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed) ve müminlerdir. Allah da müminlerin dostudur.

69. Kitap ehlinden bir grup sizi saptırabilmeyi çok arzu etti. Oysa sadece kendilerini saptırıyorlar, fakat farkına varmıyorlar.

70. Ey kitap ehli! (Gerçeğe) şahit olduğunuz halde, niçin Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz?

71. Ey kitap ehli! Niçin gerçek olanı yalan ile karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyor(üzerini örtüyor)sunuz?

72. Kitap ehlinden bir grup; "Müminlere indirilene; günün başlangıcında inanın, sonunda da inkâr edin, belki onlar (size bakarak) dönerler" dedi.

73. "sizin dininize uyandan başkasına inanmayın" (dediler). De ki "Şüphesiz hidayet (doğru hayat tarzı), Allah’ın hidayetidir/gösterdiği doğru hayat tarzıdır. Birine size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda, aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz?)" De ki "Lütuf (Zebur, Tevrat, İncil, Kur’an) Allah’ın elindedir. Onu dilediğine (seçtiği Rasûllerine) verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir."

74. O rahmetini dilediğine (seçtiği Rasûllerine) has kılar/verir. Allah büyük lütuf sahibidir.

75. "kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emânet etsen onu sana iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların; "Ümmilere karşı, (yaptıklarımızdan) bize vebâl yoktur" demelerinden dolayıdır. Onlar bile bile Allah’a karşı yalan söylüyorlar.

76. Hayır! (gerçek, onların dediği değil!) Kim sözünü yerine getirir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, şüphesiz Allah da sakınanları sever.

77. Şüphesiz Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları arındırmayacaktır. Onlar için çok acıklı bir azap vardır.

78. Onlardan (kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitap’tan olmadığı halde Kitap’tan sanasınız diye (okudukları) Kitap’tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve; "Bu, Allah katındandır" derler. Halbuki o Allah katından değildir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.

79. Allah’ın kendisine Kitabı, Hükmü (hükmetme yetkisini) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın; "Allah’ı bırakıp bana kullar olun" demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir) "Öğrenmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca; rabbaniler (Allah’ın istediği örnek kullar) olun!"

80. Onun size; "Melekleri ve peygamberleri ilahlar edinin" diye, emretmesi de düşünülemez. Siz müslüman olduktan sonra, o size hiç inkârı öğütler mi?

81. Bir zamanlar Allah; Nebîler/Peygamberler(aracılığıyla kitap ehlin)den; "Andolsun, size vereceğim her Kitap ve Hikmet’ten (problem çözme biliminden) sonra size; elinizdekini onaylayan/doğrulayan bir Rasûl/Elçi geldiğinde, ona mutlaka inanacak/iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardımcı olacaksınız" diye söz almış ve; "Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?" demişti. Onlar (Kitap Ehli de); "Kabul ettik" demişlerdi. Allah da; "Öyleyse şahit olun, Ben de sizinle beraber şahit olanlardanım" demişti.

82. Artık bundan sonra kim yüz çevirirse, işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir.

83. Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez O’na boyun eğmişken ve O’nun huzuruna döndürülüp götürülecekken, onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar?

84. De ki "Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve Yakuboğullarına indirilene, Musa’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz O’na teslim olanlarız."

85. Kim islam’dan başka bir din ararsa; (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.

86. Iman ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra, inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalim toplumu doğru yola iletmez.

87. Işte onların cezası; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetinin (ilencinin) üzerlerine olmasıdır.

88. Onun içinde ebedi kalacaklardır. Onların azabı hafifletilmez, onlara göz de açtırılmaz.

89. Ancak bundan sonra tövbe edip kendilerini düzeltenler müstesnadır. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

90. Şüphesiz iman ettikten sonra inkâr eden, sonra da, inkârda ileri gidenlerin tövbeleri, asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların ta kendileridir.

91. Şüphesiz inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. Onlar için çok acıklı bir azap vardır. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.

92. Sevdiğiniz şeylerden, Allah’ın tavsiye ettiği şekilde harcamadıkça, iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.

93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helâl idi. De ki "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun."

94. Artık bundan sonra Allah’a karşı kim yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.

95. De ki "Allah doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen İbrahim’in dinine uyun. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi."

96. Şüphesiz insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de; Alemlere Rahmet ve Hidayet Kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir.

97. Onda apaçık deliller, Makamı İbrahim vardır. Oraya kim girerse güven içinde olmalıdır. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün alemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, herşey O’na muhtaçtır.)

98. De ki "Ey kitap ehli! Allah yaptıklarınızı görüp dururken Allah’ın ayetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?"

99. De ki "Ey kitap ehli! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermeye yeltenerek inananları Allah’ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir."

100. Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.

101. Size Allah’ın ayetleri okunup dururken ve Allah’ın Rasûlü de aranızda iken dönüp nasıl inkâr edersiniz? Kim Allah’a sımsıkı bağlanırsa kesinlikle o doğru yola girmiştir.

102. Ey iman EDENLER! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün.

103. Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.

104. Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.

105. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.

106. O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara; "İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın" denilir.

107. Yüzleri ağaranlar ise Allah’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedi kalacaklardır.

108. Işte bunlar; Allah’ın sana hak olarak okuğumuz ayetleridir. Allah alemlere hiç zulüm etmek istemez.

109. Göklerdeki herşey, yerdeki herşey Allah’ındır. Bütün işlerin yargılaması Allah’a aittir.

110. Siz insanlara hizmet için, en hayırlı (merkezde bir) ümmet/topluluk olun; iyiliği emredin, kötülükten men edin ve Allah’a iman edin. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama birçoğu fasık/yoldan çıkmış kimselerdir.

111. Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşa girecek olsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım da edilmez.

112. Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın ve (mümin) insanların güvencesine sığınmadıkça, kendilerini zillet kaplamıştır. Onlar Allah’ın gazabına uğradılar ve ihtiras onları kapladı. Bunun sebebi onların; Allah’ın ayetlerini inkâr ediyor ve peygamberleri haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise isyan etmekte ve (Allah’ın koyduğu) sınırları çiğnemekte oluşları idi.

113. Onların (kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde; gece saatlerinde (uyanık kalıp) ayakta duran, boyun eğerek (uygulamak üzere) Allah’ın ayetlerini okuyan, bir topluluk da vardır.

114. Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler. Hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir/iyi işler yapanlardandır.

115. Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.

116. Inkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedi/sürekli/sonsuz kalacaklardır.

117. Onların, bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu; kendilerine zulmeden bir topluluğun, ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın durumu gibidir. Allah onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar.

118. Ey iman EDENLER! Sizden olmayanları hiçbir şekilde sırdaş edinmeyin! Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size ayetleri açıkladık.

119. Işte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz; onlar ise, bütün kitaplara iman ettiğiniz halde sizi sevmezler. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman "inandık" derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki "Öfkenizden ölün!" Şüphesiz Allah göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.

120. Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zarar veremez. Çünkü Allah onların yaptığı herşeyi kuşatmıştır.

121. Hani sen müminleri; (Uhud’da) savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden ayrılmıştın. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

122. Hani sizden iki takım, (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. Halbuki Allah onların yardımcısı idi. Müminler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler.

123. Andolsun, siz son derece güçsüz iken, Allah size Bedir’de yardım etmişti. O halde Allah’a karşı gelmekten sakının ki, şükretmiş olasınız.

124. Hani sen müminlere; "Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi, size yetmedi mi?" diyordun.

125. Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile, Rabbiniz nişancı beş bin melek ile size yardım eder.

126. Allah bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi; hüküm ve hikmet sahibi Allah katındandır.

127. Bir de; Allah bunu inkâr edenlerden bir kısmını helâk etsin veya perişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler diye yaptı.

128. Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah ya tövbelerini kabul edip onları affeder ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder.

129. Göklerdeki herşey ve yerdeki herşey Allah’ındır. O, (bağışlanma) dileyeni bağışlar, azabı dileyene (azabı hak eden suçlu kimseye) de azap eder. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

130. Ey iman EDENLER! Kat kat arttırılmış olarak riba yemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

131. Kâfirler için hazırlanmış ateşten sakının.

132. Allah’a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.

133. Rabbinizin bağışına; genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için, hazırlanmış bulunan cennete koşun.

134. Onlar; bollukta ve darlıkta, Allah’ın tavsiye ettiği şekilde harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah (tavsiye ettiği şekilde) iyilik edenleri sever.

135. Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp, hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir.

136. Işte onların ödülü Rableri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki, orada ebedi kalacaklardır. (Allah’ın tavsiye ettiği şekilde) çalışanların ödülü, ne güzeldir!

137. Sizden önce(ki milletlerin başından), nice olaylar gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin dolaşın (araştırmalar yapın) da, yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün.

138. Bu (kur’an); insanlar için bir açıklama, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için, bir hidayet (rehber, doğru yaşam tarzını gösteren kılavuz) ve bir öğüttür.

139. Gevşemeyin, hüzünlenmeyin! Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz, üstün olan sizlersiniz.

140. Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız şüphesiz, o topluluk da (Müşrikler de Bedir’de), benzeri bir yara almıştı. İşte (iyi veya kötü) günler, insanlar arasında (böyle) döner durur. Allah sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle olmasına izin verir. Allah zalimleri sevmez.

141. Bir de Allah; iman edenleri arındırmak ve küfre sapanları mahvetmek için izin/onay verir.

142. Yoksa Allah içinizden cihad edenleri bilmeden ve sabredenleri bilmeden Cennete girebileceğinizi mi sandınız?

143. Andolsun, siz ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz ama bakıp duruyorsunuz.

144. Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisingeriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisingeriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah sabredip şükredenleri ödüllendirecektir.

145. Hiçbir kimse Allah’ın izni olmadan ölemez. Ölümün gerçekleşmesi için Allah’ın verdiği izin yazılır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret ödülünü isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri ödüllendireceğiz.

146. Nice peygamberler var ki; Rablerinin rızası için çalışan birçok kişi, onlarla birlikte savaştı. Allah’a iman ettikleri için başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.

147. Onların sözleri ancak; "Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et" demekten ibaretti.

148. Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel ödülünü verdi. Allah güzel davrananları sever.

149. Ey iman EDENLER! Siz eğer kâfir olanlara uyarsanız, sizi gerisingeriye (küfre) çevirirler de, büsbütün hüsrana uğrarsınız.

150. Hayır hayır! Yalnız Allah yardımcınızdır. O, yardımcıların en hayırlısıdır.

151. Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri, Allah’a ortak koştuklarından dolayı; inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. Barınakları da cehennemdir. Zalimlerin kalacakları yer ne kötüdür.

152. Andolsun Allah, izniyle onları (saldırgan müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan vadini gerçekleştirdi. Nihayet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra, zaaf gösterdiniz. (Peygamber’in verdiği) emir konusunda tartıştınız ve emre karşı geldiniz. İçinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. Sonra sizi açığa çıkarmak için onlardan yüzünüzü çevirdi. (Buna rağmen) sizi bağışladı. Allah müminlere karşı çok lütufkârdır.

153. Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken; siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah; size keder üstüne keder verdi ki, elinizden gidene ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

154. Sonra o kederin ardından (Allah), üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah’a karşı, cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; "Bu işte biz, bir güç sahibi miyiz ki?" diye söyleniyorlardı. De ki "Bütün iş/emir/yetki Allah’ındır". Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlardı ki "Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik." De ki "Evlerinizde dahi olsaydınız, Allah’ın ölüm emir(izin)lerini verdiği, öldürülmesi yazılanlar, nerede olursa olsun ölürlerdi. Allah bunu göğüslerinizde olanı açığa çıkarmak, kalplerinizde olanı arındırmak için yaptı. Allah göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir."

155. Iki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip kaçanları, şeytan ancak yaptıkları bazı hatalardan dolayı, yoldan kaydırmak istemişti. Ama yine de Allah onları affetti. Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, Halim’dir (hemen cezalandırmaz, süre tanıyandır).

156. Ey iman EDENLER! Kardeşleri, sefere veya savaşa çıktığında onlar hakkında; "Onlar bizim yanımızda olsalardı ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi" diyen inkârcılar gibi olmayın. Allah onların bu sözlerini, kalplerine bir hasret (üzüntü) olarak koydu. Allah yaşatır ve öldürür. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

157. Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz; Allah’ın bağışlaması ve rahmeti, onların topladıkları(dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır.

158. Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de, Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.

159. Allah’ın rahmeti sayesinde, sen onlara karşı yumuşak (merhametli) davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet/kusurlarını görmezlikten gel. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de, karar verip azmettin mi (elinden geleni yaptın mı?), artık Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah tevekkül edenleri sever.

160. Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler ancak Allah’a yönelsinler/tevekkül etsinler.

161. Hiçbir peygamberin, emânete hıyanet etmesi düşünülemez. Kim hıyânet ederse, kıyamet günü hıyânet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın, herkese kazandığının tam karşılığı ödenir.

162. Allah’ın rızasına uyan kimse; Allah’ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? O ne kötü varılacak yerdir!

163. Onlar (insanlar), Allah’ın katında derece derecedirler. Allah onların yaptıklarını görmektedir.

164. Andolsun Allah; müminlere kendi içlerinden; onlara ayetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara Kitap ve Hikmeti (problem çözme bilimini/insanlara faydalı bilgiyi) öğreten, bir peygamber göndermekle, büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.

165. Onlarin (müşriklerin) başına (Bedir’de) iki mislini getirdiğiniz bir musibet, (Uhud’da) sizin başınıza geldiğinde; "Bu nereden başımıza geldi?" dediniz, öyle mi? De ki "O (musibet), kendinizdendir (kendi hatanızdandır)." Şüphesiz Allah’ın gücü herşeye hakkıyla yeter.

166. Iki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelen şeye, Allah izin verdi ve müminleri (sözünde duranları) açığa çıkardı.

167. Bir de münafıkları açığa çıkardı. Onlara "Gelin, Allah izin verdiği için saldırganlara/teröristlere karşı savaşın yahut kendinizi savunun" denildi de "Eğer biz savaşmayı bilseydik mutlaka size tabi olurduk" dediler. Onlar o gün imandan çok küfre daha yakındırlar. Ağızları ile kalplerinde olmayanı söylüyorlar. Allah onların gizlediklerini çok iyi bilmektedir.

168. (onlar), kendileri oturup kaldıkları halde kardeşleri için "Eğer bize uysalardı, öldürülmezlerdi" diyen kimselerdir. De ki "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi kendinizden ölümü uzaklaştırın!"

169. Allah yolunda öldürülenlere; "Ölüler (nimetlerden istifade edemeyenler)" demeyin. Hayır bilakis onlar, diridirler (cennette nimetlerden istifade edenlerdir). Rablerinin katında rızıklanırlar (ancak siz bilemezsiniz.)

170. Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine verdiklerine sevinir ve henüz arkalarından kendilerine katılmayanlara, onlara da korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir, diye de sevinirler.

171. (şehitler/şahit olarak ölenler) Allah’ın nimetine, ikrâmına ve Allah’ın müminlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler.

172. Onlar ki; kendilerine dokunan zarardan sonra Allah’ın ve Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir ödül vardır.

173. Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine "İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun" dediklerinde, bu söz onların imanını arttırdı ve "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!" dediler.

174. Bundan dolayı Allah’tan bir nimet ve lütufla kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, geri döndüler ve Allah’ın rızasına uydular. Allah büyük lütuf sahibidir.

175. O şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz Benden korkun.

176. Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah onlara ahirette bir pay vermez. Onlar için büyük azap vardır.

177. İman karşılığında küfrü satın alanlar hiçbir surette Allah’a zarar veremezler. Tersine onları şiddetli bir azap beklemektedir.

178. Inkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz süreye bakarak, sakın kendilerinin ‘hayırlı’ olduğunu sanmasınlar. Biz onlara süre veriyoruz, onlar ise günahlarını artırıyorlar. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

179. (ey münafiklar!) Allah inananları, şu içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değil. İyiyi kötüden ayıracaktır. Allah size gaybı bildirecek de değil. Fakat Allah elçilerinden dilediğini seçer/dilediğine bildirir. O halde Allah’a ve elçilerine inanın. İnanıp korunursanız size büyük bir ödül var.

180. Allah’ın kendilerine, lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

181. Allah "şüphesiz Allah fakirdir, biz zenginiz" diyenlerin sözünü elbette duydu. Onların dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazıyoruz ve "Tadın yangın azabını!" diyeceğiz.

182. "bu kendi ellerinizle yapıp gönderdiklerinizin karşılığıdır." Allah kullara asla zulmedici değildir.

183. Onlar "Allah bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti" dediler. De ki "Benden önce size nice peygamberler, açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi. Eğer doğru söyleyenler idiyseler, niçin onları öldürdüler?"

184. Eğer seni yalanladılarsa senden önce açık delilleri, hikmetleri, sayfaları ve aydınlatıcı kitabı getiren peygamberler de yalanlanmıştı.

185. Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü, yaptıklarınızın tam karşılığı size verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa; gerçekten o, kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.

186. Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda açığa çıkarılacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve korunma tedbirinizi alırsanız, bilin ki; bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir.

187. Hani Allah kendilerine kitap verilenlerden "Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diye sağlam bir söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür!

188. Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi seven kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için çok acıklı bir azap vardır.

189. Göklerin ve yerin hükümranlığı/imparatorluğu Allah’ındır. Allah herşeye hakkıyla gücü yetendir.

190. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde, aklını düzgün kullananlar için elbette ibretler vardır.

191. Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı hatırlarlar (düşünürler). Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde de düşünürler "Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, Seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru" derler.

192. "rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur".

193. "rabbimiz! biz; ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al."

194. "rabbimiz! peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini ver. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz Sen vadinden dönmezsin."

195. Rableri, onlara şu karşılığı verdi "Ben; erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın yaptığını zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler; savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir ödül olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Ödülün en güzeli Allah katındadır."

196. Kâfirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.

197. (onların bu refahı) az bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir barınaktır orası!

198. Fakat rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah katından bir konaklama yeri olarak, içinde sonsuz kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katında olan şeyler iyiler için daha hayırlıdır.

199. Kitap ehlinden öyleleri vardır ki; Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak iman ederler. Allah’ın ayetlerini az bir değere/dünyalığa değişmezler. Onlar var ya, işte onların Rableri katında ödülleri vardır. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir.

200. Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında size karşı düşmanlık edenleri geçin. (Kültürel, ekonomik, siyasi ve askeri olarak) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki, kurtuluşa eresiniz.