İbn-i Kesir 

1. Elif, Lam, Mim.

2. Allah, O’ndan başka hiç bir İlah yoktur. Hayy ve Kayyum’dur.

3. Sana kitabı hak ile ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. Ve Tevart’ı ve İncil’i indirdi.

4. Daha önce. İnsanlara yol gösterici olarak. Furkan’ı da indirdi. Muhakkak ki Allah’ın ayetlerini inkar edenler için, gerçekten şiddetli azab vardır. Allah, Aziz’dir, intikam sahibidir.

5. Şüphesiz ki; gökte ve yerde hiç bir şey Allah’a gizli kalmaz.

6. Sizi rahimlerde dilediği gibi şekillendiren O’dur. O’ndan başka hiç bir ilah yoktur. O, Aziz’dir, Hakim’dir.

7. Sana kitabı indiren O’dur. O’nun bazı ayetleri muhkemdir ki bunlar; kitabın anasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar; fitne çıkarmak ve te’vile yeltenmek için müteşabih olanlara uyarlar. Halbuki onun gerçek te’vilini, ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar Biz ona inandık, hepsi Rabbımızın katındadır, derler. Ancak akıl sahibleri düşünebilirler.

8. Ey Rabbımız; bizi, hidayetine erdirdikten sonra kalblerimizi eğriltme. Katında bize rehmet lutfet. Şüphesiz en çok lütfeden Sen’sin Sen.

9. Ey Rabbımız; muhakkak ki geleceğinden şüphe olmayan bir günde insanları toplayacak Sen’sin. Şüphesiz ki Allah vaadinden dönmez.

10. Doğrusu küfredenlerin; malları ve çocukları Allah’a karşı onlara bir şey sağlamaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar.

11. Tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin yaptığı gibi. Onlar ayetlerimizi yalanladılar da Allah günahlarından dolayı onları yakalayıverdi. Allah azabı çok şiddetli olandır.

12. Küfredenlere Siz, mutlaka yenileceksiniz. Ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz, orası ne kötü döşektir, de.

13. Karşılaşan iki topluluğun durumlarında sizin için ibret vardır. Biri, Allah yolunda döğüşüyordu. Diğeri ise, kafirdi. Onlar, öbürlerinin kendilerinin iki katı olduklarını gözleriyle görüyorlardı. Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Görebilenler için bunda ibret vardır.

14. Kadınlarından oğullarından, kantar kantar altın ve gümüşten, nişanlı atlardan, develerden ve ekinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük; insanlar için süslenip hoş göründü. Bunlar dünya hayatının geçimidir. Oysa gidilecek yerin güzel olanı Allah katındadır.

15. De ki Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takvaya erenler için, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Orada devamlı kalacaklardır. Tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır. Ve Allah kullarını hakkıyla görendir.

16. Onlar ki Ey Rabbımız; biz gerçekten iman ettik, artık günahlarımızı bize bağışla ve o ateş azabından bizleri koru diyenler,

17. Sabredenler, doğru olanlar, gönülden ibadet edenler, infak edenler ve seherlerde Allah’tan mağfiret dileyenlerdir.

18. Allah, şehadet etti ki Gerçekten O’ndan başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahibleri de adaleti ayakta tutarak buna şehadet ettiler; O’ndan başka ilah yoktur. O, Aziz’dir, Hakim’dir.

19. Gerçekte Allah katında din, İslam’dır. Ancak kitab verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtirastan dolayı ayrılığa düştüler. Kim, Allah’ın ayetlerini inkar ederse; şüphesiz ki Allah, hesabı çabuk görendir.

20. Seninle tartışmaya girişirlerse Ben, bana uyanlarla birlikte kendimi Allah’a teslim ettim, de. Kendilerine kitab verilenler ve ümmilere Siz de İslam oldunuz mu? de. Eğer İslam olurlarsa; doğru yola girmişlerdir. Şayet yüz çevirirlerse; sana, yalnız tebliğ etmek düşer. Ve Allah, kullarını görendir.

21. Allah’ın ayetlerini inkar edenlere ve haksız yere peygamberleri öldürenlere, insanlardan adaleti emredenleri öldürenlere, işte onlara; elem verici bir azabı müjdele.

22. İşte bunlar, o kimselerdir ki; dünya ve ahirette amelleri boşa gitmiştir. Ve onların hiç yardımcıları yoktur.

23. Kendilerine Kitab’tan bir pay verilmiş olanları görmedin mi ki; aralarında hüküm vermen için Allah’ın kitabına çağırılıyorlar da, sonra onlardan bir zümre arkasını çeviriyor. Onlar, temelli yüz çevirenlerdendir.

24. Bu, onların Sayılı günlerden başka bize, asla ateş dokunmayacak, demeleri yüzündendir. Ve uydurageldikleri şeyler, dinlerinde kendilerini aldatmıştır.

25. Ya geleceğinden şüphe olmayan bri günde onları topladığımız ve kendilerine zulmedilmeden herkesin kazandığının tastamam ödendiği zaman halleri ne olacak?

26. De ki Ey mülkün sahibi olan Allah’ım; Sen mülkü dilediğine verirsin. Sen, mülkü dilediğinin elinden alırsın. Sen, dilediğini aziz edersin. Sen, dilediğini zelil edersin. Hayır, yalnız Senin elindedir. Sen hiç şüphe yok ki her şeye Kadirsin.

27. Geceyi gündüze geçirir, gündüz geceye geçirirsin. Ölüden diriyi çıkarır, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğin kimseye hesabsız rızık verirsin.

28. Mü’minler, Mü’minleri bırakıp da kafirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa; Allah ile dostluğu kalmaz. Ancak onlardan sakınmanız müstesnadır. Allah, size kendisinden korkmanızı emrediyor. Dönüş Allah’adır.

29. De ki İçinizde olanı gizleseniz de, açıklasanız da Allah bilir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsini O, bilir. Allah, herşeye Kadir’dir.

30. O gün ki; herkes ne hayır işledi ise karşısında onu hazırlanmış bulacak. Kötülükten de ne yapmışsa; kendisiyle onun arasında uzun bir mesafe olmasını ister. Allah bizzat korkutuyor. Ve Allah kullarına Rauf’dur.

31. De ki Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafur’dur, Rahim’dir.

32. Allah’a ve peygamberlere itaat edin, de. Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah, kafirleri sevmez.

33. Şüphe yok ki Allah, Ademi, Nuh’u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu seçti. Alemlere üstün kıldı.

34. Onlar, birbirlerinden türemiş bir soydur. Allah, Semi’dir, Alim’dir.

35. Hani, İmran’ın karısı Rabbım karnımdakini hür olarak Sana adadım, benden kabul buyur. Doğrusu Sensin Sen, Semi, Alim, demişti.

36. Fakat onu doğurunca-Allah onu ve doğurduğunu daha iyi bilici iken-Rabbım ben onu kız olarak doğurdum. Erkek, kız gibi değildir. Gerçekten ben adını Meryem koydum. Ben onu da soyunu da kovulmuş şeytandan sana sığındırırım, demişti.

37. Bunun üzerine Rabbı onu güzel bir kabul ile karşıladı. Onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya’nın himayesine verdi. Zekeriyya mihraba her girişinde onun yanında bir yiyecek bulurdu. Ey Meryem, bu sana nereden? derdi. O da Allah tarafından, derdi. Şüphe yok ki Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.

38. Orada Zekeriyya Rabbına dua etti Rabbım; bana katından temiz bir şey bahşet. Muhakkak Sen duayı işitensin.

39. O, mihrabda namaz kılarken melekler ona seslendiler Allah sana, kendisinden bir kelimeyi tasdik edici bir efendi, nefsine hakim ve salihlerden bir peygamber olmak üzere Yahya’yı müjdeler.

40. Ve dedi ki Rabbım; ben artık iyice kocamış, karım da kısırken nasıl oğlum olabilir? Öyle, Allah dilediğini yapar, dedi.

41. Rabbım, bana bir alamet ver, dedi. Alametin, işaretten başka şekillerle insanlarla konuşmamandır. Bununla beraber Rabbını çok an ve akşam sabah tesbih et.

42. Hani melekler Ey Meryem, şüphesiz Allah seni seçip temizledi. Dünyaların kadınlarından seni üstün tuttu, demişlerdi.

43. Ey Meryem, huşu ile Rabbının divanına dur. Secdeye kapan. Rüku edenlerle birlikte rüku et.

44. Bunlar sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Meryem’e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin. Çekişirlerken de orada bulunmadın.

45. Melekler demişlerdi ki Ey Meryem; Allah kendinden bir kelimeyi sana müjdeliyor. Adı; Meryem oğlu İsa, Mesih’tir. Dünyada da, ahirette de, şanı yücedir. Allah’a yakın kılınanlardandır.

46. Beşiğinde de, yetişkinlik halinde de insanlarla konuşacaktır ve salihlerdendir.

47. Meryem dedi ki Rabbım; bana bir beşer dokunmamışken, benim nasıl çocuğum olabilir? Melekler de Allah, dilediğini öylece yaratır ve bir şeyin olmasını dilerse, ona; ol, der de oluverir, dediler.

48. O’na kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek.

49. O’nu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderecek ve onlara şöyle diyecektir Ben, size Rabbınızdan bir ayet getirdim. Ben, size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim de Allah’ın izniyle, hemen kuş olacak. Anadan doğma körleri ve alacalıları iyi edeceğim. Allah’ın izniyle ölüleri dirilteceğim. Yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. Eğer iman edenlerden iseniz; elbette bunda sizin için ayet vardır.

50. Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik etmek ve size haram kılınanların bir kısmını helal kılmak üzere Rabbınızdan size bir ayet getirdim. Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.

51. Şüphe yok ki Allah; benim de Rabbım, sizin de Rabbınızdır. Öyleyse O’na kulluk edin, dosdoğru yol işte budur.

52. İsa, onların inkarlarını sezince; Allah uğrunda yardımcılarım kimlerdir? dedi. Havariler Biziz Allah’ın yardımcıları, Allah’a iman ettik. Sen de şahid ol ki biz, muhakkak müslümanlarız, dediler.

53. Ey Rabbımız; indirdiğine iman ettik. Ve peygamberlerin ardınca gittik. Bizi şahid olanlarla beraber yaz.

54. Hile yaptılar, Allah da onları cezalandırdı. Ve Allah, hile yapanların cezasını en iyi verendir.

55. Hani Allah demişti ki Ey İsa; seni öldürecek olan Benim. Seni kendime yükseltip kaldıracak, sen, kafirlerin içinden tertemiz çıkaracak ve sana tabi olanları, kıyamet gününe kadar küfredenlerden üstün tutacak da Benim Sonra dönüşünüz yalnız Banadır. Ayrılığa düştüğünüz konularda aranızda Ben hükmedeceğim.

56. Küfredenleri de dünya ve ahirette şiddetli azaba uğratacağım. Onların hiçbir yardımcıları yoktur.

57. İman edip salih amel işleyenlere gelince; onların mükafaatları ödenecektir. Ve Allah, zalimleri sevmez.

58. İşte bunları; sana, ayetlerden bir hikmet dolu Kur’an’ dan okuyoruz.

59. Gerçekten Allah katında İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Allah o’nu topraktan yarattı. Sonra o’na; ol dedi, o da oluverdi.

60. Hak, Rabbındandır. Öyleyse şüphecilerden olma.

61. Sana ilim geldikten sonra; kim seninle tartışırsa de ki Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım. Sonra la’netleşelim. Allah’ın lanetinin yalancıların üstüne olmasını dileyelim.

62. Doğrusu işte budur, o kıssanın hak ifadesi Allah’dan başka ilah yoktur. Şüphesiz ki Allah, Aziz’dir, Hakim’dir.

63. Şayet yüz çevirirlerse; şüphesiz ki Allah, bozguncuları bilir.

64. De ki Ey Ehl-i Kitab; hepiniz, sizinle bizim aramızda eşit olan bir kelimeye gelin Allah’dan başkasına kulluk etmeyelim. O’na hiçbir şeyi eş koşmayalım. Ve Allah’ı bırakıp da kimimiz, kimimizi Rab edinmesin. Eğer yüz çevirirlerse; o vakit şahid olun ki biz, müslümanız, deyin.

65. Ey Ehl-i Kitab; İbrahim hakkında niçin münakaşa ediyorsunuz? Tevrat da, İncil de şüphesiz ondan sonra indirilmiştir. Aklınız ermiyor mu?

66. Siz, hadi bilginiz olan şey üzerine münakaşa eden kimselersiniz. Ya bilginiz olmayan şey üzerine niçin münakaşa ediyorsunuz? Halbuki Allah bilir, siz bilmezsiniz.

67. İbrahim; ne Yahudi, ne de Hristiyan idi. Fakat o, Allah’ı bir tanıyan, gerçek bir müslüman idi. Ve müşriklerden değildi.

68. Doğrusu İbrahim’e en yakın olanlar; o’na uyanlar, peygamber ve iman edenler. Ve o, müşriklerden de değildi. Ve Allah mü’minlerin velisidir.

69. Ehl-i Kitab’tan bir taife; sizi şaşırtmak istediler. Halbuki onlar; kendilerinden başkasını şaşırtmazlar da farkına varmazlar.

70. Ey Ehl-i Kitab; görüp dururken niçin Allah’ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?

71. Ey Ehl-i Kitab; Niçin hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?

72. Ehl-i Kitab’tan bir güruh şöyle dedi Varın o mü’minlere indirilenlere güpegündüz iman edin. Sonunda da dönüp küfredin. Belki onlar da dönerler.

73. Kendi dininize uyanlardan başkasına inanmayın. De ki Doğru yol, Allah’ın yoludur. Derler ki Size verilen bir benzerinin de birine verildiğini veya Rabbınızın katında size delil gösterecekleri bir şeyi açıklamayın. De ki Doğrusu lütuf Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah Vasi’dir, Alim’dir.

74. Dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah, en büyük lütuf sahibidir.

75. Ehl-i Kitab’dan öylesi vardır ki; kantarla emanet bıraksan; onu sana öder. Öylesi de vardır ki; bir tek altın emanet etsen; tepesine dikilmedikçe onu sana ödemez. Bu, onların Ümmiler hakkında bize karşı sorumluluk yoktur, demelerindendir. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylemektedirler.

76. Hayır, kim ahdini yerine getirir ve sakınırsa; şüphe yok ki Allah, sakınanları sever.

77. Allah’ın ahdini ve kendi yeminlerini az bir paraya değişenlerin, ahirette hiç bir payı yoktur. Allah, kıyamet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz. Ve onlar için elim bir azab vardır.

78. Onlardan bir güruh vardır ki; kitabda olmadığı halde kitabdan zannedesiniz diye, dillerini eğip, bükerler. Allah katında olmadığı halde; Allah katındandır, derler. Allah adına, bile bile yalan söylerler.

79. Hiç bir insana yakışmaz ki; Allah, kendisine kitabı, hükmü ve peygamberliği versinde sonra o, insanlara Allah’ı bırakıp bana kullar olun, desin. Fakat Kitabı okuyup öğrettiğinize göre Rabb’a kul olun, demek yaraşır.

80. Size melekleri ve peygamberleri Rabb olarak benimsemenizi de emretmez. Müslüman olduktan sonra size küfretmeyi mi emredecek?

81. Hani Allah, Peygamberlerden söz almış And olsun ki; size, kitabı, hikmeti verdim. Yanınızda olanı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde mutlaka o’na inanacak ve yardım edeceksiniz. İkrar edip de ahdi kabul ettiniz mi? demişti. Onlar da İkrar ettik, demişlerdi. Allah Şahid olsun, Ben de sizinle beraber şahidlerdenim, demişti.

82. Artık kim, bundan sonra dönerse işte onlar, fasıklardır.

83. Yoksa Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa; ister istemez O’na teslim olmuştur. Ve O’na döndürüleceklerdir.

84. De ki Allah’a iman ettik. Ve bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Ya’kub ve oğullarına indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya ve peygamberlere; Rabbları tarafından verilenlere de iman ettik. Onların hiç birisi arasında fark gözetmeyiz. Ve biz, O’na teslim olanlarız.

85. Kim, İslam’dan başka bir din ararsa; ondan asla aknul olunmaz. Ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardandır.

86. İman ettikten, peygamberlerin hak olduğunu gördükten ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra küfre sapan bir kavmi, Allah nasıl hidayete eriştirir? Ve Allah, zalimler güruhunu hidayete iletmez.

87. İşte bunların cezası Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların la’neti onların üzerinedir.

88. Ebediyyen onun içindedirler. Onlardan azab hafifletilmez ve onlara rahmet nazarıyla bakılmaz.

89. Ancak bunun ardından tevbe edip islah edenler müstesnadır. Doğrusu Allah, Gafur’dur, Rahim’dir.

90. İman ettikten sonra küfredip de, küfürleri artanların tevbeleri kabul edilmez. İşte onlar sapıkların kendileridir.

91. Doğrusu küfredip de, kafir olarak ölenler, yeryüzü dolusu altını fidye verecek olsalar yine de hiç birinden kabul edilmez. Onlar için elim bir azab vardır. Ve onların hiç yardımcıları da yoktur.

92. Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe, asla bir’e erişemezsiniz. Ve her ne infak ederseniz; şüphesiz Allah, onu bilir.

93. Tevrat inmeden evvel İsrail’in, kendi nefsine haram kıldığından başka bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. Eğer sadıklardan iseniz; haydi Tevrat’ı getirip okuyun, de.

94. Bundan sonra artık kim Allah’a karşı yalan isnad ederse; işte onlar zalimlerin kendileridir.

95. De ki Allah doğru buyurmuştur. O halde Hanif olarak İbrahim’in dinine uyun. O, müşriklerden değildi.

96. Muhakkak ki insanlar için konulmuş ilk ev; çok mübarek olarak kurulan ve alemler için hidayet olan Mekke’deki dir.

97. Orada apaçık alametlerle, İbrahim’in makamı vardır. Kim, oraya girerse emin olur. Ona yol bulabilen herkesin, Ka’be’yi haccetmesi insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır. Kim inkar ederse; bilsin ki doğrusu Allah, alemlerden müstağni’dir.

98. De ki Ey Ehl-i Kitab; Allah yaptıklarınızı görüp dururken niçin Allah’ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?

99. De ki Ey Ehl-i Kitab, siz gerçeği gördüğünüz halde Allah’ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek, iman edenleri niçin ondan çeviriyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.

100. Ey iman edenler; eğer kendilerine kitab verilenlerden herhangi bir zümreye uyarsanız, imanınızdan sonra sizi çevirirler de kafir yaparlar.

101. Allah’ın ayetleri size okunur, aranızda peygamberi bulunurken nasıl küfredersiniz? Kim, Allah’a sımsıkı sarılırsa; muhakkak doğru yola iletilmiştir.

102. Ey iman edenler; Allah’tan nasıl korkmak lazımsa öylece korkun. Ve her halde müslüman olarak can verin.

103. Topluca Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın. Ve Allah’ın üzerindeki nimetini hatırlayın. Hani, siz; düşman idiniz de O, kalblerinizin arasını uzlaştırdı da, O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz; bir ateş uçurumunun tam kenarında iken, sizi oradan doğru yola eresiniz diye kurtardı. Alah ayetlerini size işte böylece açıklar.

104. İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir.

105. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, parçalanıp ihtilafa düşenler gibi olmayın. İşte onlara büyük bir azab vardır.

106. O gün; nice yüzler ağarır, nice yüzler kararır. O zaman yüzleri kara olanlara İmanınızdan sonra küfür mü ettiniz? İşte o küfrünüzün cezası olarak tadın azabı, denir.

107. Ama yüzleri ağaranlar, Allah’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada temelli kalacaklardır.

108. Bunlar; Allah’ın ayetleridir. Onları sana hak olarak okuyoruz. Allah, alemlere zulmetmek istemez.

109. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Bütün işler Allah’a döndürülür.

110. Siz; insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten alıkorsunuz. Ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i Kitab’da inanmış olsaydı; kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinde iman edenler olmakla beraber, çoğu fasıklardır.

111. İncitmekten başka size herhangi bir zarar veremezler. Sizinle savaşsalar bile geri dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.

112. Nerede bulunurlarsa bulunsunlar; üzerlerine zillet vurulmuştur. Allah’ın ve mü’minlerin ahdine sığınmış olanlar müstesna. Allah’ın hışmına uğradılar. Üzelerine de miskinlik vuruldu. Bu, Allah’ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerindendir. Bu, onların isyan etmeleri ve taşkınlık yapmalarındandır.

113. Hepsi bir değildir. Onlardan secdeye vararak geceleri Allah’ın ayetlerini okuyup duran bir topluluk vardır.

114. Onlar; Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Hayırlara koşuşurlar, işte onlar salihlerdendir.

115. Ne hayır yaparlarsa; ondan mahrum bırakılacak değildirler. Ve Allah, takva sahiblerini bilir.

116. Küfredenlerin malları ve çocukları Allah’a karşı kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. Onlar cehennem yaranıdırlar, orada ebediyyen kalacaklardır.

117. Bu dünya hayatında onların sarfettikleri şeylerin durumu; kendilerine zulmeden bir kavmin ekinlerine isabet ederek mahveden kavurucu bir rüzgarın durumuna benzer. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar; kendilerine zulmediyorlardı.

118. Ey iman edenler; sizden başkalarını dost edinmeyin. Onlar; sizi, şaşırtmaktan geri kalmazlar. Sıkıntıya düşmenizi isterler. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. Sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür. Düşünürseniz size ayetlerimizi açıkladık.

119. İşte siz; öyle kimselersiniz ki; onlar sizi sevmezken, siz onları seversiniz. Ve kitabın bütününe inanırsınız. Onlar ise ancak sizinle karşılaştıkları zaman; İman ettik, derler. Yalnız başlarına kaldıkları vakit de, size karşı öfkeden parmaklarını ısırırlar. De ki Öfkenizden ölün. Gerçekten Allah, göğüslerin özünü bilir.

120. Sizlere bir iyilik dokunursa; bu onları, üzer. Ama başınıza bir felaket gelirse; buna sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz ki, Allah, onların yaptıklarını kuşatmıştır.

121. Hani sen; mü’minleri savaş için duracakları yere yerleştirmek üzere erkenden ayrılmıştın. Allah, Semi’dir, Alim’dir.

122. O zaman sizden iki takım bozulmaya yüz tutmuştu. Halbuki onların dostu Allah idi. Mü’minler yalnız Allah’a güvenip, dayansınlar.

123. Andolsun ki siz, düşkün bir durumda iken Bedir’de Allah size kat’i bir zafer vermişti. Allah’tan korkun ki şükretmiş olasınız.

124. Hani sen; mü’minlere İndirilmiş üçbin melekle Rabbınızın size yardım etmesi yetmez mi? diyordun.

125. Evet. Sabreder, sakınırsanız ve onlar da üzerinize gelirlerse; Rabbınız, size nişanlı beşbin melekle yardım edecektir.

126. Bu yardımı Allah; size, sırf bir müjde olsun ve kalbleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yoksa zafer, ancak Aziz ve Hakim olan Allah’tandır.

127. Küfredenlerin bir kısmını kessin veya perişan etsin de ümitsiz olarak geri dönüp gitsinler diye.

128. Senin elinde emirden bir şey yok. Allah, ya onların tevbesini kabul eder, yahut da zalim oldukları için azablandırır.

129. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Ve Allah, Gafur’dur, Rahim’dir.

130. Ey iman edenler; kat kat faiz yemeyin. Allah’tan korkunki felah bulasınız.

131. Kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.

132. Allah’a ve Peygamber’e itaat edin ki rahmete erdirilesiniz.

133. Rabbınızın mağfiretine ve genişliği göklerle yer arası kadar olan cennete koşun. O, takva sahibleri için hazırlanmıştır.

134. Onlar ki; bollukta ve darlıkta infak ederler, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını bağışlarlar. Allah, ihsan edenleri sever.

135. Onlar ki; fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı anarlar. Hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları, Allah’tan başka kim bağışlar? Hem onlar yaptıklarında bile bile ısrar da etmezler.

136. İşte onların mükafatı Rabblarından bir mağfiret ve altından ırmaklar akan cennetlerdir. Orada temelli kalacaklardır. Ne de güzeldir mükafatı iş yapanların.

137. Sizden önce neler gelip geçti. Onun için gezin de yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün.

138. Bu; insanlar için bir açıklama, müttakiler için de bir hidayet, bir öğüttür.

139. Gevşemeyin, üzülmeyin, gerçekten inanmışsanız, mutlaka siz üstünsünüz.

140. Eğer size bir yara dokunduysa; şüphesiz o kavme de o kadar yara dokunmuştur. Hem o günleri Biz, insanlar arasında döndürür dururuz. Bu; Allah’ın iman edenleri belirtmesi ve içinizden şahidler edinmesi içindir. Allah, zalimleri sevmez.

141. Bu; Allah’ın iman edenleri seçmesi, kafirleri mahvetmesi içindir.

142. Yoksa; Allah, içinizden cihad edenleri ve sabredenleri belirtmeden cennet’e girivereceğinizi mi sandınız?

143. Gerçekten siz, ölümle karşılaşmadan önce onu arzulamıştınız. İşte onu gördüğünüz halde bakıp duruyorsunuz.

144. Muhammed; sadece bir elçidir. Ondan önce de nice elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o, ölür veya öldürülürse; geriye mi döneceksiniz? Kim geriye dönerse; Allah’a hiç bir zarar vermez. Allah, şükredenlerin mükafatını verecektir.

145. Allah’ın izni olmadıkça hiç bir kimseye ölmek yoktur. O, vadesiyle yazılmış bir yazıdır. Kim dünya nimetini isterse kendisine ondan veririz, kim de ahiret nimetini dilerse buna da ondan veririz. Ve şükredenleri mükafatlandıracağız.

146. Nice peygamberler, beraberinde Rabba kul olanlardan bir çoğu bulunduğu halde savaştılar ve Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı yılmadılar, boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever.

147. Sadece Ey Rabbımız, günahlarımızı ve işimizdeki israfımızı bize bağışla, sebatımızı artır; kafirler güruhuna karşı bize yardım et, diyorlardı.

148. Bu yüzden Allah, onlara dünya nimetini de, ahiret nimetini de fazlasıyla verdi. Ve Allah ihsan edenleri sever.

149. Ey iman edenler; küfredenlere uyarsanız ökçelerinizin üstünden sizi geri çevirirler de hüsrana uğrayanlardan olursunuz.

150. Halbuki Mevlanız Allah’tır. Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır.

151. Hakkında hiçbir delil indirilmediği şeyi Allah’a eş tuttuklarından dolayı küfredenlerin kalblerine korku salacağız. Onların varacağı yer, ateştir. Ne kötüdür o zalimlerin varacağı yer.

152. Gerçekten Allah’ın size olan vaadi doğru çıktı; O’nun izni ile kafirleri kırıp biçiyordunuz ki içinizden, dünyayı isteyenler ve ahireti isteyenler bulunduğundan sevdiğiniz zaferi size gösterdikten sonra; baş kaldırdığınız, verilen emir hakkında çekiştiğiniz ve yıldığınız zaman, imtihan etmek için Allah sizi mağlubiyete uğrattı. Bununla beraber sizi bağışladı. Allah mü’minlere lütufkardır.

153. Hani siz; kimseye bakmadan kaçıyordunuz. Peygamber de arkanızdan çağırıp duruyordu. Kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye Allah, sizi kederden kedere uğrattı. Ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

154. Sonra o üzüntünün ardından, üzerinize öyle bir emniyet ve öyle bir uyku indirdi ki; içinizden bir kısmını bürüyordu, bir kısmı da canları sevdasına düşmüştü. Allah’a karşı cahiliyet zannı gibi haksız bir zan besliyorlar. Bu işten bize ne? diyorlardı. De ki Bütün iş Allah’ındır. İçlerinde sana açmadıkları birşey gizliyorlar. Bu, bize ait birşey olsaydı burada öldürülmezdik, diyorlar. De ki Evlerinizde olsaydınız üzerlerine ölüm yazılmış olanlar yine mutlaka devrilecekleri yerlere çıkıp gideceklerdi. Bu; göğüslerinizin içindekini yoklamak, kalblerinizdekini temizlemek içindir. Allah, göğüslerdekini bilendir.

155. İki topluluğun karşılaştığı gün; içinizden geri dönenleri, yaptıklarının bir kısmından ötürü şeytan yoldan çıkarmak istemiştir. Bununla beraber Allah onları bağışladı. Gerçekten Allah, Gafur’dur, Halim’dir.

156. Ey iman edenler; siz; küfredip de yeryüzünde dolaşan veya gazada bulunan kardeşleri hakkında Onlar yanınızda olsalardı ölmezler veya öldürülmezlerdi, diyenler gibi olmayın. Allah; bunu, onların kalblerinde bir hasret olarak koydu. Halbuki öldüren de dirilten de Allah’tır. Ve Allah, yaptığınız şeyleri görendir.

157. Andolsun ki, Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz; Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların toplayacağı şeylerden çok daha hayırlıdır.

158. Andolsun ki, ölseniz de, öldürülseniz de; Allah katında toplanacaksınız.

159. Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın şüphesiz çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla ve yargılanmalarını dile. İşler hakkında onlarla müşavere et. Bir kerre de azmettin mi artık Allah’a tevekkül et. Muhakkak Allah, tevekkül edenleri sever.

160. Allah size yardım ederse, artık sizi yenecek yoktur. Sizi yardımsız bırakırsa da ondan başka size yardım edecek kimdir. Mü’minler sadece Allah’a tevekkül etsinler.

161. Bir peygamber için emanete hıyanet, olur şey değildir. Kim böyle hainlik ederse; kıyamet günü hainlik ettiği şey ile gelir. Sonra herkese kazandığı ödenir. Ve onlara zulmedilmez.

162. Allah’ın rızasına uyan kimse; hiç Allah’ın hışmına uğrayan gibi olur mu? Onun varacağı yer, cehennemdir. O, ne kötü dönüş yeridir.

163. Onlar, Allah katında derece derecedir. Allah yaptıklarını görendir.

164. And olsun ki Allah, mü’minlere büyük bir lutufda bulunmuştur. Zira onlara Allah’ın ayetlerini okuyan, teskiye eden, kitab ve hikmeti öğreten kendi içlerinden bir peygamber göndermiştir. Halbuki onlar, daha önce apaçık bir dalalet içindeydiler.

165. Onları iki misline uğrattığınız bir musibete kendiniz uğrayınca; bu nereden? dediniz. De ki O, kendinizdendir. Doğrusu Allah herşeye kadirdir.

166. İki ordu karşılaştığı gün size gelen musibet, Allah’ın emriyleydi. Bu; mü’minleri belirtmek içindi.

167. Bir de münafıklık edenleri açığa vurmak içindi. Kendilerine Gelin Allah yolunda savaşın veya savunun, dendiği zaman şayet savaşmayı bilseydik peşinizden gelirdik, dediler. O gün onlar imandan çok küfre yakındılar. Kalblerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söylüyorlardı. Onların gizlediği şeyi Allah çok iyi bilir.

168. Kendileri oturarak kardeşleri için Bize uysalardı öldürülmezlerdi, diyenlere, de ki Şayet sadıklardan iseniz, kendi nefislerinizden ölümü geri çevirin.

169. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rabbları katında rızıklandırılırlar.

170. Allah’ın keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinerek arkalarından henüz kendilerine katılmayanlara; kendilerine korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini, müjdelemek isterler.

171. Onlar Allah’tan gelen bir nimet ve kerem ile ve Allah’ın mü’minlerin mükafatını zayi etmeyeceği müjdesiyle sevinirler.

172. Kendileri yara aldıktan sonra yine Allah’ın ve peygamberin davetine koşanlar, ihsan edenler ve sakınanlar için pek büyük mükafat vardır.

173. Onlar ki Bir takım kimseler kendilerine; düşmanlarınız sizin için kuvvetlerini topladılar onlardan korkun dedikleri zaman, bu haber onların imanını artırır da, Allah bize kafidir. O ne güzel vekildir, derler.

174. Sonra da kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan Allah’tan bir nimet ve bollukla geri döndüler. Allah’ın rızasına uydular. Ve Allah, çok büyük lutuf sahibidir.

175. O şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Mü’min iseniz onlardan korkmayın, Benden korkun.

176. Küfre koşanlar, seni üzmesin. Şüphesiz onlar, Allah’a zarar veremezler. Allah, onlara ahirette hiç bir nasib vermemek istiyor. Onlar için büyük bir azab vardır.

177. İman karşılığı küfrü satın alanlar; Allah’a hiç bir şey ile zarar veremezler. Onlar için elem verici bir azab vardır.

178. Küfredenler, kendilerine mühlet verişimizi; sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, Biz onlara sırf günahları çoğalsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azab vardır.

179. Allah; mü’minleri oldukları halde bırakacak değildir. Nihayet murdarı temizden ayıracaktır. Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer. Bunun için siz, Allah’a ve peygamberlerine inanın. İnanır ve sakınırsanız; size çok büyük bir mükafat vardır.

180. Allah’ın fazl-ı kereminden verdiği şeylerde cimrilik edenler; bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Bilakis bu, onlar için şerlidir. Cimrilik ettikleri şey; kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Ve Allah, işlediğiniz şeylerden haberdardır.

181. Gerçekten, Allah, fakirdir, bizler zenginiz, diyenlerin lafını; Allah işitmiştir. Dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürdüklerini yazacağız. Ve Tadın o yangın azabını, diyeceğiz.

182. Bu, yaptığınızın karşılığıdır. Allah kullarına asla zulmedici değildir.

183. Doğrusu, ateşin yiyeyceği bir kurban getirmedikçe; hiçbir peygambere inanmamamız için Allah, bize and verdi, diyenlere; benden önce nice peygamberler size apaçık delillerle ve dediğiniz şeylerle geldi. Doğru söylüyorsanız niçin onları öldürdünüz? de.

184. Seni yalanladılarsa senden önce açık mucizeler, sahifeler ve nurlu kitabı getirenler de yalanlanmıştı.

185. Her nefis, ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz verilecektir. O vakit, kim ateşten uzaklaştırılır, cennete sokulursa; artık o, kurtulmuştur. Zaten dünya hayatı, aldatıcı geçimlikten başka bir şey değildir.

186. And olsun ki; mallarınız ve nefisleriniz konusunda deneneceksiniz. Sizden önce kendilerine kitab verilenlerden ve Allah’a şirk koşanlardan birçok incitici şeyler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız işte bu, azme değer işlerdendir.

187. Hani Allah, kendilerine kitab verilenlerden; onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz, diye söz almıştı. Onlar ise bunu arkalarına attılar ve az bir değere değiştiler. Satın aldıkları şey ne kötüdür.

188. Ettikleri ile sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi sevenlerin azabtan kurtarılacaklarını sanma. Onlar için pek acıklı bir azab vardır.

189. Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Allah, her şeye Kadir’dir.

190. Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde; akıl sahibleri için elbette ayetler vardır.

191. Onlar ki; ayakta, oturarak ve yanları üstü yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler. Rabbımız; Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen pak ve münezzehsin. Bizi, o ateş azabından koru.

192. Rabbımız; Sen, kimi ateşe sokarsan; şüphesiz onu perişan edersin. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.

193. Rabbımız; doğrusu biz Rabbınıza inanın, diye imana çağıran bir davetçiyi işittik ve imana geldik. Ey Rabbımız; günahlarımızı bağışla, kusurlarımızı ört, canımızı da iyilerle birlikte al.

194. Rabbımız; bize peygamberlerinin va’d ettiklerini ver ve kıyamet günü rezil etme bizi. Sen, sözünden asla dönmezsin.

195. Nihayet Rabbları, onlara icabet etti Birbirinizden meydana gelen sizlerden; gerek erkek olsun gerek dişi olsun, çalışanın işini boşa çıkarmam. Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda işkenceye, hakarete, ziyana uğrayanların, muharebe edenlerin ve öldürülenlerin suçlarını elbette örteceğim, Allah katından mükafat olmak üzere; onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Sevabın en güzeli, Allah katındadır.

196. Küfredenlerin diyar diyar dönüp dolaşmaları sakın seni aldatmasın.

197. Az bir geçim. Sonra varacakları yer cehennemdir. O ne kötü yataktır.

198. Fakat Rabblarından korkanlar için; altlarından ırmaklar akan cennetler var. Orada temelli kalacaklar. Allah tarafından ağırlanacaklar. Allah katında olanlar kendileri için daha hayırlıdır.

199. Ehl-i Kitab’tan öyleleri vardır ki; Allah’a, size indirlen ve kendilerine indirilmiş olana, Allah’a huşu’ duyarak inanırlar. Allah’ın ayetlerini az bir pahaya değişmezler. İşte onların ecirleri Rabbları katındadır. Allah, şüphesiz hesabı çabuk görendir.

200. Ey iman edenler; sabredin, sebat gösterin, düşmana karşı durun ve Allah’tan sakının ki, felah bulasınız.