Mustafa İslamoğlu 

1. Doğrusu, gereği gibi inananlar gerçek kurtuluşa erecekler

2. Onlar ki, namazlarında derin bir ürperti ve tevazu içinde olurlar;

3. onlar ki, yararsız her şeyden yüz çevirirler;

4. onlar ki, arınmak için gerekeni yaparlar;

5. onlar ki, iffetlerini korurlar; -

6. fakat kendi eşleri, yani meşru olarak sahip oldukları müstesna; zaten onlar (meşru eşleriyle paylaştıkları cinsellikten dolayı) kınanamazlar.

7. Ama bu sınırın ötesine geçen kimseler, haddi aşmış olanlardır-

8. yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler;

9. ve onlar ki, namazları üzerine titizlenirler.

10. İşte onlar, (mutluluk yurduna) varis olacak kimselerdir

11. onlar ki, görkemli cennetlerin mirasçısı olacaklar, onlar orada ebedi kalacaklar.

12. Doğrusu Biz insan türünü, bir nevi konsantre bir balçıktan yarattık;

13. epey sonra onu, karar kılacağı (rahimde) yer tutan bir hayat tohumu kıldık;

14. Sonra da, o tohumu rahim duvarına yapışan yapışkan bir madde yaptık. Ardından, bu yapışkan maddeyi bir çiğnem et gibi görünen bir cisme dönüştürdük; bunu müteakiben, bu bir çiğnem et görünümündeki cismi kemikler haline getirdik; derken bu kemiklere et giydirdik. Nihayet onu, (kendisine ruh üfleyerek) bir başka yaratılışta ortaya çıkardık. O eşsiz, emsalsiz en güzel yaratıcı olan Allah ne yücedir, bütün nimet ve bereketlerin asıl kaynağıdır !

15. Ve kuşku yok ki siz, bu sürecin ardından elbette öleceksiniz.

16. Yine kuşku yok ki siz, Kıyamet Günü (tekrar) diriltileceksiniz.

17. Doğrusu yine Biz, sizin üzerinizde kat kat yollar yaratmışız zira Biz hiçbir varlıktan habersiz değiliz.

18. Ve gökten suyu bir yasaya bağlı olarak Biz indirtmekteyiz; ve yeryüzünde onu tutmaktayız; şu da var ki Biz, onu gidermeye elbette kadiriz.

19. Ve nihayet onunla sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları yeşertmekteyiz; orada sizin için bir çok meyve bulunmakta ve onunla beslenmektesiniz.

20. Yine Sina Dağı (havalisinde) yetişen, ürünü sayesinde yağ elde edilen ve yiyenler için hoş bir katık sağlayan (zeytin) ağacından da...

21. Yine, evcil hayvanlarda da sizin için elbet bir ibret vardır onların karınlarında bulunan sütten size içiriyoruz; ve sizin için onlarda bir çok yarar bulunuyor; üstelik onlar sayesinde besleniyorsunuz.

22. Onlara (karada), tıpkı (denizdeki) gemilere (olduğu gibi) yük taşıtırsınız.

23. Doğrusu Nuh`u kendi kavmine gönderen de yine Bizdik. Nitekim, onlara demiştik ki "Ey kavmim! Yalnız Allah`a kulluk edin! Sizin O`ndan başka bir ilahınız bulunmamaktadır hala sorumluluk bilinciyle hareket etmeyecek misiniz?"

24. Bunun üzerine, kavminin seçkinlerinden inkarda ısrar eden kimseler şöyle dedi "Bu da, sadece sizin gibi ölümlü bir insan, onun amacı size üstünlük sağlamak; hem eğer Allah isteseydi, gökten bir melek indiriverirdi; (üstelik) bizler, bu konuda önder atalarımızdan bir şey işitmiş de değiliz.

25. O ise, sadece aklını kaçırmış biri artık siz de onu bir süre gözetim altında tutarsınız.

26. (Nuh) demişti ki "Rabbim! Onların beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!"

27. Bunun üzerine ona şöyle vahyetmiştik "Bizim rehberliğimiz altında ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi inşa et; unutma ki hükmümüzün vakti gelip çattığında, tandır da kaynamaya başlar. Bu takdirde sen yanına her tür (canlıdan) birer çift ve bir de kendileri hakkında hüküm kesinleşmiş olanlar hariç, aile efradını al! Ama sakın kendilerine kıymakta ısrar eden kimseler hakkında Benimle muhatap olayım deme! Karar kesin onlar boğulacaklar!

28. Ardından sen ve beraberinde bulunanlar gemiye yerleşir yerleşmez deyin ki "Zalim kavimden bizi kurtaran Allah`a sonsuz hamdü senalar olsun!"

29. Bir de "Rabbim!" diye yalvar, "Beni bereketli bir yere ulaştır; zira Sen kişiyi (maksadına) ulaştıranların en hayırlısısın!"

30. Elbet bunda, (akleden kimseler için) işaretler vardır; ve elbet Biz (öncekileri) de sınavdan geçirmişizdir.

31. Daha sonra bunların peşinden, başka bir nesli (tarih sahnesine) çıkardık.

32. Ve onların içinden de, kendilerine "Yalnız Allah`a kulluk edin! Sizin O`ndan başka bir ilahınız bulunmamaktadır hala sorumluluk bilinciyle hareket etmeyecek misiniz?" diyen bir elçi gönderdik.

33. Bunun üzerine, kavminin seçkinlerinden inkarda ısrar eden ve ahiret gerçeğiyle yüzleşeceğini yalanlayan kimseler -ki bunları Biz dünya hayatında refaha kavuşturmuştuk- şöyle demişlerdi "Bu da sizin gibi ölümlü birinden başkası değil; sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor.

34. Hal böyleyken kalkar da sizin gibi ölümlü birine tabi olursanız, o takdirde kaybeden mutlaka siz olursunuz.

35. Bu kişi siz ölüp gittikten, toza toprağa karışmış bir iskelet halini aldıktan sonra, sizin (Allah`ın huzuruna) çıkartılacağınızı mı iddia ediyor?

36. Uzak, hem de çok uzak size iddia edilen bu şey!

37. Hayat, bu dünyada yaşadığımızdan ibarettir ölürüz ve (bir kez) yaşamış oluruz ve bir daha da diriltilmeyiz!

38. Bu adam, sadece uydurduğu yalanı Allah`a isnat eden biri; bizim ona inanmamız ihtimal dışıdır!"

39. (Elçi) dedi ki "Rabbim! Onların beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!"

40. (Allah) buyurdu ki "Az kaldı, yakında bin pişman olacaklar!"

41. Derken mutlak hakikatin üstün gücü, onları sarsıcı bir bela çığlığı halinde kuşattı. Sonuçta onları selin sürüklediği çer çöpe çevirdik evet, uzak olsun bu zalimler güruhu!

42. Daha sonra, bunların peşinden de başka birtakım uygarlıkları (tarih sahnesine) çıkardık;

43. herhangi bir toplum sonu yasayla belirlenmiş süresini ne savuşturabilir, ne de erteleyebilir.

44. Daha sonra, birbiri ardınca elçilerimizi gönderdik her bir topluma kendi elçisi geldi, (ama) onu yalanladılar; bu yüzden biz de onların (akıbetini) birbirine benzettik; ve hepsini efsaneye çevirdik artık, uzak olsun imansızlar güruhu!

45. Daha sonra, Musa ve kardeşi Harun`u mesajlarımızla ve kendilerini açık ara önde kılan bir güçle,

46. Firavun ve onun önde gelen çevresine gönderdik; çünkü onlar büyüklük taslamıştılar; zaten öteden beri hep tepeden bakan bir güruhtular.

47. İşte onlar dediler ki; "Ne yani, o ikisinin kavmi bizim kölelerimiz olduğu halde, biz bizim gibi iki ölümlü insana mı inanalım?"

48. Böylece onları yalanladılar; bu yüzden de helake uğrayanlardan oldular.

49. Ama doğrusu Biz Musa`ya ilahi mesajı, belki onlar doğru yolu bulurlar diye vermiştik.

50. Yine (aynı amaçla) Meryem oğlunu ve annesini de birer simge kıldık; ve o ikisini kalıcı bir güzelliğin görkemli makamına ve esenliğin bereketli kaynağına yerleştirdik.

51. (Onları izleyenlere dedik ki) "Siz ey elçiler(in tabileri)! (Dünya nimetlerinin) temiz ve helal olanlarından yiyin, doğru ve yararlı şeyler yapın! Çünkü Ben, yaptığınız her şeyin bilgisine detaylarına vakıfım.

52. Kesinlikle bu (elçilerin takipçilerinden oluşan) ümmetiniz bir tek ümmettir ve Ben de sizin (bir tek) Rabbinizim şu halde Bana karşı sorumluluğunuzu yerine getirin!"

53. Bu (emre) karşın, onlar aralarındaki birliği darmadağın edip (hakikati) parçaladılar her hizip başladı elindeki (parçayla) övünmeye.

54. Artık onları bir vakte kadar, gömüldükleri gafletleriyle baş başa bırak da işine bak;

55. şimdi onlar, bol bol servet ve evlat verdik diye

56. Bizim kendilerinin (mevcut hallerini) onayladığımızı sanıyorlar, öyle mi? Asla! Fakat onlar (bunun bile) farkında değiller.

57. Şüphesiz Rablerine karşı duydukları derin bir saygıdan dolayı tir tir titreyenler,

58. Rablerinin mesajlarına inananlar,

59. Rablerine şirk koşmayanlar,

60. en sonunda yine Rablerine döneceklerine inandıklarından, yüreklerinde tarifsiz bir ürperti duyarak vermeleri gerekeni verenler

61. işte onlardır hayırlarda öne geçmek için can atanlar; nitekim onlardır bu konuda öne geçecek olanlar.

62. Ve Biz hiç kimseye gücünün üstünde yük yüklemeyiz; zira Bizim katımızda hakkı-hakikati olduğu gibi dile getiren bir kayıt tutulmaktadır sonuçta onlar asla zulme uğramayacaklar.

63. Fakat kalpleri, bu (ilahi kayıt işlemine) karşı derin bir gaflet içinde olanlar da (var). İşte onlar, bundan daha aşağılık işler de çeviriyorlar bunlar da o yolda çabalayıp giderler;

64. Nihayet onların refah içinde yüzenlerini azapla yakalayıveririz; işte o zaman feryada başlarlar.

65. Bugün imdat dilemeyin; çünkü Bizden size asla yardım ulaştırılmayacak!

66. Hem evvelce mesajlarımız size ulaştırılmıştı. Buna rağmen siz ısrarla arkanızı dönüyordunuz;

67. ona karşı böbürlenerek, sokulduğunuz karanlığın koynunda atıp tutuyordunuz.

68. İyi de, onlar (bu) sözü hiç mi düşünmediler? Ya da kendilerinden önce gelip geçmiş atalarına hiç ulaşmamış olan bir şey mi gelmiş onlara?

69. Veya elçilerini tanımadılar da, bu yüzden mi onu inkar ediyorlar?

70. Ya yoksa, onu cinnet geçirmekle mi suçluyorlar? Yoo, aksine o onlara gerçeği getirdi; ama onların çoğu katıksız gerçeği sevmiyor.

71. Eğer hak, onların arzularına uysaydı, elbette gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik, fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirdiler.[358]

72. Yoksa sen onlardan (hakka davet karşılığında) dünyevi bir bedel mi istiyorsun? (Hayır), çünkü senin Rabbinin ödeyeceği bedel daha yüksektir zira rızık verenlerin en hayırlısı O`dur.

73. Sen onları gerçekten de dosdoğru bir yola çağırıyorsun,

74. ahirete inanmamakta direnen kimselerse ısrarla bu yoldan sapıyorlar.

75. Ve eğer onlara acıyarak başlarına gelen herhangi bir beladan kendilerini kurtarsak, şaşkın şaşkın saplandıkları inkar bataklığında debelenmekte ısrar ederler.

76. Doğrusu Biz onları azab ile kuşatmıştık da, yine de Rablerine boyun eğmemişlerdi. Nitekim bundan böyle de acziyetlerini itiraf edecek değiller.

77. Ta ki vakti gelip de onlar aleyhine bir azap kapısı açıncaya dek o zaman da onlar, orada, umutlarının tamamını yitiriverecekler.

78. İmdi sizi işitme, görme ve düşünme yeteneğiyle inşa eden O`dur ne kadar da azınız şükrediyor!

79. Sizi yeryüzüne yayan da O`dur, yine O`na döndürüleceksiniz.

80. Yine O hayat verir ve ölümü takdir eder; gece ve gündüzün birbirinin yerine geçmesi de O`nun eseridir peki, hala akletmeyecek misiniz?

81. Aksine, öncekiler ne dediyse onlar da aynısını söylediler

82. "Ne yani" dediler, "biz ölüp gittikten, toza toprağa karışmış bir iskelet halini aldıktan sonra tekrar mı diriltileceğiz?

83. Doğrusu bu, bize ve bizden önceki atalarımıza da vaad edilmişti; ne ki bu eskilerin mesajlarından başka bir şey değildir!"

84. De ki "Yer ve ondaki varlıklar kime aittir, eğer biliyorsanız (cevaplasanıza)?"

85. "Allah`a aittir" diyecekler. De ki "O halde, hala (onurunuzu) hatırlamayacak mısınız?

86. de ki "Hem yedi göğün, hem de mutlak hükümranlık tahtının yegane Rabbi kimdir?"

87. "Allah`tır" diyecekler. De ki "O halde, hala sorumluluğunuzun bilincine varmayacak mısınız?"

88. De ki "Her şeyin hakimiyetini elinde tutan, (her varlığı) kollayıp kayırdığı halde kendisi kimsenin koruyup kollamasına muhtaç olmayan kimdir, biliyorsanız (söylesenize)?"

89. "Allah`tır" diyecekler. De ki "O halde, nasıl büyülenmiş (gibi) davranabiliyorsunuz?"

90. Yoo! Aksine Biz onlara saf gerçeği sunmuştuk, ama onlar ısrarla yalana sarıldılar.

91. Allah asla herhangi bir çocuk edinmemiştir; O`nunla birlikte başka bir ilah da yoktur. Aksi halde her bir ilah kendi yarattığını kendinden yana çeker, böylece biri diğerine üstünlük kurmaya kalkardı. Allah onların tavsif ve tasavvur ettiklerinin çok ötesinde, aşkın ve uludur.

92. O, insan idrakinin algılamaktan aciz olduğu şeylerin de, algılayabildiği şeylerin de sırrına vakıftır nitekim O, onların Zatına yakıştırdıkları her türlü ortaktan beridir.

93. De ki "Rabbim! Eğer onları tehdit ettiğin azabı bana ille de göstereceksen,

94. “Bu takdirde Rabbim, beni bu zalimler güruhunun içinde bulundurma!”

95. Ne ki Biz, onları tehdit ettiğimiz azabı (her hal ve şartta) sana göstermeye elbette kadiriz.

96. Her çirkin saldırıya karşı öyle bir savunma yap ki, en güzeli, en uygunu o olsun; Biz onların yakıp yakıştırdıklarını elbette biliriz.

97. Ve de ki "Rabbim! Şeytanların ayartmalarından Sana sığınırım!

98. Onların yaklaşımlarından da Rabbim, sana sığınırım!"

99. Nihayet o (inkarcı)lardan birine ölüm gelip çatınca, "Rabbim!" der, "Döndür ne olur, geri döndür beni;

100. belki ben, daha önce yapmadıklarımın yerine doğru dürüst işler yaparım!" Kesinlikle hayır! Çünkü onun dile getirdiği, sadece muhatabı etkilemek için sarf edilmiş bir laftır; nitekim böylelerini arkalarından, dirilecekleri güne kadar (aşamayacakları) bir engel kuşatmıştır!"

101. Ve kalk borusu çaldığı zaman, artık o gün ne aralarındaki soy yakınlığı işe yarar ne de birbirlerine (olan biteni) sorabilirler.

102. Derken, kimin (iyilikleri) tartıda ağır gelirse işte kurtuluşa erenler onlar olacaktır.

103. Ama kiminki de hafif gelirse, cehennemde yerleşip kalmak üzere kendilerini harcayanlar da onlar olacaktır.

104. Ateş onların suratlarını kavuracak; sırıtan dişleriyle öylece kalakalacaklar.

105. (Allah diyecek ki) "Ayetlerim size okunmamış mıydı? Ama siz onları ısrarla yalanladınız!"

106. "Rabbimiz!" diyecekler, "Talihimiz yaver gitmedi, bu yüzden biz de sapıtan bir güruh olup çıktık!

107. Rabbimiz! Bizi buradan çıkar! Eğer tekrar dönersek, o zaman anlaşılır ki bizler gerçekten zalimleriz!

108. (Allah) diyecek ki "Kalın tıkıldığınız yerde ve bana cevap yetiştirmeyin!

109. Çünkü kullarımın arasında bir gurup vardı. Onlar "Rabbimiz! Biz iman ettik o halde bizi bağışla, bize merhamet et! Zira merhametlilerin en hayırlısı Sensin!" diyorlardı.

110. Ne varki siz onlarla alay ettiniz. En sonunda onlar(la alayınız) size beni hatırlamayı unutturdu; üstelik bir de onların halini gülünç buluyordunuz.

111. Bakın işte, sabırlarından dolayı onları bugün ödüllendirdim şüphesiz ki gerçek başarıya erenler işte onlardır.

112. (Allah azaptakilere) diyecek ki "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?"

113. Onlar cevap verecekler "Bir gün ya da bir günden daha az; istersen bunu sayı bilenlere sor!"

114. (Allah şöyle diyecek) "Yalnızca kısa bir süre kaldınız Keşke siz, bunu olsun bilseydiniz!"

115. Şimdi Bizim sizi boş yere ve amaçsız yarattığımız; dahası (hesap vermek için) Bize döndürülmeyeceğinizi sanıyorsunuz, öyle mi?

116. Ama bakın, Allah (sizin tasavvur ettiğinizden) çok daha yüce ve uludur; mutlak otorite ve aşkın gerçeklik sahibidir; O`ndan başka ilah yoktur, sınırsız lütuf ve merhamet tahtının da Rabbidir.

117. Şu halde her kim, konu hakkında hiç bir ikna edici delili olmadan Allah`la beraber başka bir ilaha dua ederse, iyi bilsin ki bunun hesabı Rabbinin huzurunda mutlaka görülecektir şu kesin ki, inkar edenler asla kurtuluşa eremeyecekler.

118. İmdi, (ey bu vahyin muhatabı) "Rabbim!" de, "Bağışla! Merhamet et! Zira merhamet edenlerin en hayırlısı Sensin!"