Edip Yüksel 

1. T. H.

2. Biz bu Kuran’ı sıkıntı çekesin diye göndermedik.

3. Ancak saygı duyanlar için bir öğüttür.

4. Yeri ve yüksek gökleri Yaratan tarafından indirilmiştir.

5. Rahman, yönetim ve egemenliği elinde bulundurur.

6. Göklerde, yerde, her ikisinin arasında ve hatta toprağın altında ne varsa onundur.

7. (Niyetini) Sözle açıklasan da (açıklamasan da) O, gizliyi ve gizlinin gizlisini bilir.

8. ALLAH, O’ndan başka tanrı yoktur. Tüm güzel isimler O’na aittir.

9. Musa’nın haberi sana ulaştı mı?

10. Bir ateş görmüştü ve ailesine, "Burada durun, ben bir ateş gördüm. Olur ki size ondan bir kor getiririm, yahut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum" demişti.

11. Oraya varınca, "Ey Musa!" diye seslenildi.

12. "Ben, evet Ben senin Efendinim. Sandaletlerini çıkar. Çünkü sen kutsal vadide, Tuva’dasın."

13. "Ben seni seçtim, öyleyse vahyolanı dinle."

14. "Ben, evet Ben ALLAH’ım; Benden başka tanrı yoktur. Bana hizmet et ve Beni anmak için namazı gözet."

15. O an elbette gelecektir. Herkes yaptığının karşılığını görsün diye Ben nerdeyse onu gizleyeceğim.

16. Onu onaylamayıp hevesine uyanlar seni ondan saptırmasın, sonra başüstü düşersin.

17. "Şu elindeki nedir, Musa?"

18. "O, benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim ve bana daha başka yararları da dokunmaktadır" dedi.

19. "At onu Musa!" dedi.

20. Onu atınca, hareketli bir yılana dönüşüverdi.

21. Dedi, "Al onu, korkma. Onu ilk durumuna sokacağız."

22. "Bir başka delil olarak, elini koltuğunun altına koy; lekesiz bembeyaz olarak çıksın."

23. "Böylece sana en büyük mucizelerimizden bazılarını gösterelim."

24. "Firavuna git, çünkü o azdı."

25. "Efendim" dedi, "göğsümü aç."

26. "Bana işimi kolaylaştır."

27. "Dilimdeki düğümü çöz."

28. "Ki sözümü anlasınlar."

29. "Ailemden bana bir yardımcı ata."

30. "Kardeşim Harun’u…"

31. "Beni onunla destekleyip güçlendir."

32. "Bu işimde onu bana ortak yap."

33. "Ki seni çokça yüceltelim."

34. "Seni çokça analım."

35. "Sen, elbette bizi Görensin."

36. Dedi ki "Dilediğin sana verildi, Musa."

37. "Sana bir kez daha lütufta bulunduk."

38. "Hani annene şu vahyi vahyetmiştik"

39. "Onu bir sandığa koyup ırmağa at. Irmak da onu kıyıya atsın ve Bana da ona da düşman olan birisi onu alsın. diye… Gözümün önünde yetişesin diye sana sevgimi yağdırmıştım."

40. "Hani kız kardeşin gidip, ’ona bakacak birini size göstereyim mi?’ diyordu. Böylece, gözü aydınlansın ve üzülmesin diye seni annene geri döndürmüştük. Hatta sen bir kişiyi öldürmüştün de seni tasadan kurtarmış ve çeşitli testlerden geçirmiştik. Medyen halkı arasında yıllarca kaldıktan sonra belli bir plan gereği şimdi geri gelmiş bulunuyorsun, Musa."

41. "Seni kendim için tasarladım."

42. "Sen ve kardeşin mucize ve ayetlerimi iletin. Beni anmakta gevşek olmayın."

43. "İkiniz Firavuna gidin; çünkü o azdı."

44. "Ona yumuşak bir dil kullanın; olur ki öğüt alır veya saygı duyar."

45. Dediler ki "Efendimiz, onun bize karşı saldırı ve taşkınlıkta bulunmasından korkuyoruz."

46. "Korkmayın" dedi, "Ben sizinle birlikteyim; görüyorum ve işitiyorum."

47. "Ona varın ve deyin ki,’Biz ikimiz Efendinin elçileriyiz. İsrailoğullarına yaptığın işkenceye son ver ve onları bizimle gönder. Biz sana, Efendinden bir ayet ile geldik. Doğru yolu izleyenlere selam (barış) olsun."

48. "Bize vahyedildi Yalanlayıp yüz çevirenler cezalandırılacaktır."

49. (Firavun) dedi ki "Efendiniz kimdir, Musa?"

50. "Efendimiz, Her şeye biçimini veren ve sonra yolunu gösterendir" dedi.

51. "Peki geçmiş nesillerin hali ne olacak?" dedi.

52. "Onların bilgisi Efendimin yanında kayıtlıdır. Efendim yanılmaz, unutmaz!"

53. O ki yeryüzünü sizin için yaşanılır kıldı, sizin için onda yollar açtı, gökten bir su indirdi ve nitekim onunla çeşit çeşit bitkiler çıkardık.

54. Çiftlik hayvanlarını yiyiniz, otlatınız. Zeka sahipleri için bunda işaretler vardır.

55. Sizi o yerden yarattık, sizi tekrar ona döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkartacağız.

56. Ona tüm işaret ve delillerimizi göstermemize rağmen yalanlayıp reddetti.

57. Dedi ki, "Sen bizi büyünle yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin, Musa?"

58. "Biz de sana benzer bir büyü göstereceğiz. Her iki taraf için de uygun olan yerde ne senin ne de bizim caymayacağımız bir randevu zamanı belirle."

59. Dedi ki "Buluşma zamanınız bayram günüdür. Öğleden önce halk orada toplansın."

60. Firavun gitti, planını hazırlayıp geri döndü.

61. Musa onlara dedi ki "Size yazıklar olsun. ALLAH’a karşı yalan uydurmayın. Sonra sizi bir azap ile perişan eder. İftira edenler kuşkusuz kaybedecektir."

62. Aralarında işlerini tartıştılar ve konuşmalarını gizli tuttular.

63. Dediler ki, "Bu iki büyücünün tek amacı, büyüleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve sizin ideal yaşam biçiminizi yıkmaktır."

64. "Haydi, planlarınızı birleştirip birleşik bir cephe oluşturun. Bugün üstün gelen başarmıştır."

65. "Musa" dediler, "Ya sen at, yahut ilk önce atan biz olalım?"

66. "Hayır, siz atın!" dedi. Bunun üzerine, büyülerinden (hipnotik telkin ve illüzyondan) ötürü, halatları ve değnekleri ona (Musa’ya) sanki hareket ediyorlarmış gibi göründü.

67. Musa içinde bir korku duydu.

68. "Korkma" dedik, "Sen üstün geleceksin."

69. "Sağ elindekini at, onların uydurdukları şeyleri yutacaktır. Onların yaptığı bir büyücü planından ibarettir. Büyücünün ortaya koyduğu şeyler başarıya ulaşamaz."

70. Büyücüler, "Harun’un ve Musa’nın Efendisini onayladık" diyerek secdeye kapandılar.

71. "Size izin vermeden mi onu onayladınız? O, size büyü öğreten ustanız olmalı. Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kesip sizi hurma ağaçlarına asacağım. Hangimizin cezası daha çetin ve sürekli imiş öğreneceksiniz!" dedi.

72. Dediler ki "Bize gelen apaçık kanıtları ve bizi Yaratan’ı bırakıp seni seçmeyiz. Nasıl yargı vereceksen ver. Yargın bu dünya hayatıyla sınırlıdır!"

73. "Biz Efendimizi onayladık ki hatalarımızı ve bize zorla yaptırdığın büyücülüğü bağışlasın. ALLAH daha İyidir ve daha Süreklidir."

74. Kim Efendisine suçlu olarak gelirse cehennemi hakeder; orada ne ölür, ne de yaşar.

75. Gerçeği onaylamış ve erdemli bir hayat sürmüş olarak O’na gelenler ise, yüksek dereceleri hakederler

76. Adn bahçeleri ki altından ırmaklar akar. Orada ebedi kalıcıdırlar. Arınanların ödülü işte böyledir.

77. Musa’ya "Kullarımı geceleyin yürüyüşe çıkar ve onlar için denizde kuru bir yol aç. Yakalanmaktan korkma, endişe etme" diye vahyettik.

78. Firavun, ordusuyla birlikte ardlarına düştü. Ne var ki, deniz üstlerine kapanıp onları içine aldı.

79. Firavun, halkını saptırdı, doğru yola iletmedi.

80. Ey İsrailoğulları, sizi düşmanlarınızdan kurtarmış, Sina dağının sağ yanında size söz vermiş ve üzerinize bal ve bıldırcın indirmiştik.

81. Size verdiğimiz rızıkların iyilerinden yiyiniz ve bu konuda taşkınlıkta bulunmayın; yoksa gazabıma uğrarsınız. Gazabıma uğrayanlar düşmüştür.

82. Tövbe eden, gerçeği onaylayan, erdemli yaşayan ve sürekli doğruyu arayanlar için Bağışlayıcıyım.

83. "Niçin halkını bırakmakta acele ettin, Musa?"

84. "Onlar öğretimi izliyorlar" dedi, "Hoşnut olasın diye sana doğru acele ettim, Efendim."

85. "Halkını, senden sonra sınadık. Samiri onları saptırdı" dedi.

86. Musa, kızgın ve hayal kırıklığına uğramış olarak halkına döndü ve "Halkım, Efendiniz size güzel bir söz vermemiş miydi? Bekleyemediniz mi? Yoksa, Efendinizin gazabına uğramak için mi benimle yaptığınız sözleşmeyi bozdunuz?" dedi.

87. "Sana verdiğimiz sözü kendi kafamıza göre bozmadık. O halkın süs eşyaları bize taşıtıldı. Onları attık. Samiri işte böyle bir şey ortaya çıkardı" dediler.

88. Onlar için, böğüren bir buzağı heykeli çıkardı. "İşte sizin ve Musa’nın tanrısı budur, fakat o (Musa) unuttu" dediler.

89. Görmediler mi ki, o, onlara ne bir yanıt verebiliyor, ne de onlara bir zarar ve yarar dokundurabiliyordu.

90. Harun ise "Halkım, onunla sınanıyorsunuz. Efendiniz Rahman’dır. Beni izleyin ve emrime uyun" diye onları önceden uyarmıştı.

91. "Musa gelinceye kadar ona hizmet etmeye devam edeceğiz" diye karşılık vermişlerdi.

92. Dedi ki, "Harun! Seni engelleyen neydi, onları saparken gördüğün zaman"

93. "Bana uymazlarken? Emrime karşı mı geldin?"

94. Dedi ki, "Anamın oğlu, sakalımı ve başımı çekme. ‘İsrailoğullarını neden böldün, neden sözümü tutmadın?’ diye bana çıkışacağından korktum."

95. Dedi ki, "Peki, senin savunman nedir, Samiri?"

96. Dedi ki, "Onların görmediğini gördüm, elçinin öğretisinden bir kısmını alıp attım. Böyle uygun gördüm."

97. Dedi ki, "Defol! Hayatın boyunca yakına bile gelme. Sana söz verilen bir an var ki ondan kaçamayacaksın. Hizmet etmekte olduğun tanrına bak, biz onu yakıp denize savuracağız."

98. Tanrınız, kendisinden başka tanrı olmayan ALLAH’tır. Bilgisi her şeyi içine almıştır.

99. Geçmişlerin haberlerini, sana böylece aktarıyoruz. Sana katımızdan bir mesaj vermiş bulunuyoruz.

100. Kim ondan yüz çevirirse Diriliş Gününde bir (günah) yükü taşıyacaktır.

101. Orada ebedi kalırlar. Diriliş günü bu onlar için ne de kötü bir yüktür.

102. Boruya üfürüldüğü gün, suçluları o gün mavi (kederden yüzleri morarmış) olarak toplarız.

103. Aralarında gizli gizli konuşurlar, "Siz (dünyada) sadece on kaldınız."

104. Onların ne konuştuğunu iyi biliriz. En doğru görüşlüleri, "Siz sadece birgün kaldınız" diyordu.

105. Senden dağları sorarlar. De ki "Efendim onları ufalayıp savuracak."

106. "Yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır."

107. "Orda ne ufak bir eğrilik ne de bir tümsek göreceksin."

108. O gün, en ufak bir sapma göstermeden çağırıcıya uyarlar. Sesler Rahman’ın huzurunda kısılmıştır; fısıltıdan başka bir şey işitemezsin.

109. O gün, kimseden başkasının şefaati (aracılığı) yarar vermez. Rahman’ın izin verdiği ve sözünü uygun gördüğü hariç.

110. Hiç kimse O’nu bilgice kavrayamazken, O onların geçmişini de geleceğini de bilir.

111. Tüm yüzler O Yaşayan, Ebedi Yöneticiye çevrilmiştir. Zulüm yüklenenler kaybedecektir.

112. Gerçeği onaylayıp erdemli davrananlar herhangi bir haksızlıktan ve güçlükten korkmayacaktır.

113. Biz, böylece onu Arapça bir Kuran olarak indirdik. Erdemli davranırlar veya onlar için bir öğüt olur diye onda geleceğin haberlerini çeşitli biçimlerde açıkladık.

114. Gerçek Yönetici olan ALLAH çok yücedir. Sana vahyi tamamlanmadan önce Kuran’ı (anlamak için) acele etme ve, "Efendim, bilgimi arttır" de.

115. Geçmişte Adem’den söz almıştık; ancak unuttu. Biz onda bir azim ve kararlılık görmedik.

116. "Adem’e secde edin" dediğimizde melekler secde ettiler, ancak İblis hariç; o reddetti.

117. "Adem" dedik, "Bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi bahçeden çıkarmasın, yoksa perişan olursun."

118. "Burda ne acıkırsın, ne de açıkta kalırsın."

119. "Burda ne susuzluk çeker, ne de sıcaktan bunalırsın."

120. Sapkın, "Adem, sana ebedilik ağacını ve tükenmez bir egemenliği göstereyim mi?" diye ona fısıldadı.

121. İkisi de ondan yediler ve bunun üzerine vücutları kendilerine göründü. Bahçenin yaprakları ile örtünmeye çalıştılar. Adem Efendisine karşı geldi ve şaşırdı.

122. Sonra Rabbi onu seçip affetti ve ona yol gösterdi.

123. Dedi ki, "Birbirinize düşmanlar olarak ordan aşağı inin. Size benden bir yol gösterici geldiğinde, kim benim yoluma uyarsa o sapmaz ve perişan olmaz."

124. "Kim mesajımdan yüz çevirirse sıkıntılarla dolu bir hayata mahkûm olur. Diriliş günü de onu kör olarak meydana çıkarırız."

125. "Efendim" der, "Toplantı alanına beni niye kör olarak sürdün, oysa ben görür idim?"

126. Der ki "Çünkü sana ayetlerimiz ve mucizelerimiz geldiğinde sen onları unuttun. Bugün de sen unutuluyorsun."

127. Sınırı aşanları ve Efendinin ayet ve mucizelerini onaylamayanları işte böyle cezalandırırız. Ahiretin cezası elbette daha çetin ve daha süreklidir.

128. Önceki nesillerin yerleşim bölgelerinde dolaşanlar, onları yok edişimizden ders almazlar mı? Bunda akıl sahipleri için işaretler ve kanıtlar vardır.

129. Efendinin verilmiş bir sözü ve önceden belirlediği plan olmasaydı bunların da icabına hemen bakılırdı.

130. Sözlerine karşı dayanıklı ol, güneşin doğumundan ve batımından önce Efendini yücelterek an. Geceleyin ve günün her iki ucunda da an ki mutlu olabilesin.

131. Onların bazılarına, sınamak için verdiğimiz dünya hayatının süslerine gözünü dikme. Efendinin senin için hazırladığı nimetler daha iyidir ve süreklidir.

132. Ailene namazı emret ve bu konunun üstünde önemle dur. Biz senden herhangi bir rızık beklemiyoruz. Aksine biz seni besliyoruz. Sonuç, erdemlilerindir.

133. "Bize hiç olmazsa bir ayet getirmeliydi!" dediler. Daha önceki kitaplarda bulunan beyyine (delil) kendilerine gelmedi mi?

134. Onları, ondan önce bir ceza ile helak etseydik, "Efendimiz, bize bir elçi gönderseydin de böyle alçak ve rezil olmadan önce senin ayetlerine uysaydık!" derlerdi.

135. De ki "Herkes gözlemekte. Siz de gözleyin. Düzgün yolun sahiplerinin kimler olduğunu ve kimlerin hidayet üzerinde olduğunu ileride bileceksiniz!