ع ذ ب kökü Kur'an'da 373 defa geçmektedir.

AYETLER

KALEM
68:33

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise, muhakkak çok daha büyüktür; bir bilseler.

KALEM
68:33

وَلَعَذَابُ

veleǎƶābu

ve azabı ise

İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise, muhakkak çok daha büyüktür; bir bilseler.

MÜZZEMMIL
73:13

وَعَذَابًا

ve ǎƶāben

ve bir azab

Boğazı tıkayıp kalan bir yemek ve acı bir azap vardır.

FECR
89:13

عَذَابٍ

ǎƶābin

azab

Bundan dolayı, Rabbin, onların üzerine bir azap kamçısı çarpıverdi.

FECR
89:25

يُعَذِّبُ

yuǎƶƶibu

azab edemez

Artık o gün hiç kimse (Allah’ın) vereceği azap gibi azaplandıramaz.

FECR
89:25

عَذَابَهُ

ǎƶābehu

O’nun yapacağı azabı

Artık o gün hiç kimse (Allah’ın) vereceği azap gibi azaplandıramaz.

BÜRUC
85:10

عَذَابُ

ǎƶābu

azabı

Gerçek şu ki, mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence (fitne) uygulayanlar, sonra tevbe etmeyenler; işte onlar için, cehennem azabı vardır ve yakıcı azap onlaradır.

BÜRUC
85:10

عَذَابُ

ǎƶābu

azabı

Gerçek şu ki, mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence (fitne) uygulayanlar, sonra tevbe etmeyenler; işte onlar için, cehennem azabı vardır ve yakıcı azap onlaradır.

KAF
50:26

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

bir azaba

Ki o, Allah’la beraber başka bir İlah edinmişti. Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın.

KAMER
54:16

عَذَابِي

ǎƶābī

benim azabım

Şu halde Benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış?

KAMER
54:18

عَذَابِي

ǎƶābī

azabım

Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

KAMER
54:21

عَذَابِي

ǎƶābī

benim azabım

Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

KAMER
54:30

عَذَابِي

ǎƶābī

azabım

Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

KAMER
54:37

عَذَابِي

ǎƶābī

azabımı

Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın."

KAMER
54:38

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azap yakalayıp-bastırıverdi.

KAMER
54:39

عَذَابِي

ǎƶābī

azabımı

Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.

SAD
38:8

عَذَابِ

ǎƶābi

azabımı

"Zikir (Kur’an), içimizden ona mı indirildi?" Hayır, onlar Benim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır, onlar henüz Benim azabımı tatmamışlardır.

SAD
38:26

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

"Ey Davud, gerçek şu ki, Biz seni yeryüzünde bir halife kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, istek ve tutkulara (hevaya) uyma; sonra seni Allah’ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azap vardır."

SAD
38:41

وَعَذَابٍ

ve ǎƶābin

ve azab

Kulumuz Eyyub’u da hatırla. Hani o "Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azap dokundurdu" diye Rabbine seslenmişti.

SAD
38:61

عَذَابًا

ǎƶāben

azabını

Derler ki "Rabbimiz, kim bunu bizim önümüze sürdüyse, ateşteki azabını kat kat arttır."

A'RAF
7:38

عَذَابًا

ǎƶāben

azab

(Allah) diyecek "Cinlerden ve insanlardan sizden önce geçmiş ümmetlerle birlikte ateşe girin." Her bir ümmet girişinde kardeşini (kendi benzerini) lanetler. Nitekim hepsi birbiri ardınca orada toplanınca, en sonra yer alanlar, en önde gelenler için "Rabbimiz, işte bunlar bizi saptırdı; öyleyse ateşten kat kat artırılmış bir azap ver diyecekler. (Allah da) "Hepsi için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecek.

A'RAF
7:39

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

(Bu sefer) Önde gelenler, sonda yer alanlara diyecekler ki "Sizin bize göre bir üstünlüğünüz yoktur, kazandıklarınıza karşılık olarak azabı tadın."

A'RAF
7:59

عَذَابَ

ǎƶābe

azabın(ın inmesin)den

Andolsun Biz Nuh’u kendi kavmine (toplumuna) gönderdik. Dedi ki "Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka İlahınız yoktur. Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım."

A'RAF
7:73

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Semud (toplumuna da) kardeşleri Salih’i (gönderdik. Salih) "Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka İlahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir Allah’ın bu dişi devesi size bir belgedir; onu salıverin de Allah’ın arzında otlasın, ona bir kötülükle dokunmayın, sonra sizi acı bir azap yakalar" dedi.

A'RAF
7:141

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabın

"Hani size dayanılmaz işkenceler yapan, kadınlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı öldüren Firavun ailesinden sizi kurtarmıştık. Bunda Rabbinizden sizin için büyük bir imtihan vardı."

A'RAF
7:156

عَذَابِي

ǎƶābī

azabıma

Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki "Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır; onu korkup-sakınanlara, zekatı verenlere ve Bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağım."

A'RAF
7:164

مُعَذِّبُهُمْ

muǎƶƶibuhum

azabedeceği

Onlardan bir topluluk "Allah’ın kendilerini helak etmek veya şiddetli bir azaba uğratmak istediği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?" dediğinde "Rabbinize karşı bir özür için ve bir ihtimal sakınabilirler diye" dediler.

A'RAF
7:164

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azapla

Onlardan bir topluluk "Allah’ın kendilerini helak etmek veya şiddetli bir azaba uğratmak istediği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?" dediğinde "Rabbinize karşı bir özür için ve bir ihtimal sakınabilirler diye" dediler.

A'RAF
7:165

بِعَذَابٍ

biǎƶābin

bir azab ile

Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında ise, Biz de kötülükten sakındıranları kurtardık. Zulmedenleri yaptıkları fısk dolayısıyla pek zorlu bir azap ile yakaladık.

A'RAF
7:167

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabın

İşte o zaman Rabbin, onlara en kötü azabı yapacak kimse(leri) kıyamet gününe kadar üzerlerine mutlaka göndereceğini bildirdi. Şüphesiz, Rabbin (ceza ile) sonuçlandırması pek çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayandır, esirgeyendir.

CIN
72:17

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azaba

Ki, kendilerini bununla denemek için. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Allah), onu ’gittikçe şiddeti artan’ bir azaba sürükler.

YASIN
36:18

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Dediler ki "Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acı bir azap dokunacaktır."

FURKAN
25:19

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

"İşte (ilahlarınız) sizin söylediklerinizi yalanladılar; bundan böyle (azabı) ne geri çevirmeye gücünüz yetebilir, ne de bir yardıma. Sizden kim zulmederse, ona büyük bir azap taddırırız."

FURKAN
25:37

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

Nuh’un kavmi de, elçileri yalanlandıklarında onları suda boğduk ve insanlar için bir ayet kıldık. Biz zulmedenlere acıklı bir azap hazırladık.

FURKAN
25:42

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

"Eğer onlara karşı kararlılık göstermeseydik, neredeyse bizi ilahlarımızdan saptıracaktı." Azabı görecekleri zaman, kim yol bakımından daha sapıkmış, öğreneceklerdir.

FURKAN
25:53

عَذْبٌ

ǎƶbun

tatlı

İki denizi (birbirine) salıp katan O’dur; bu, tatlı, susuzluğu giderici, bu da tuzlu ve acıdır. İkisinin arasında (birbirlerine karışmalarını önleyen) bir engel (berzah) ve aşılmayan bir sınır koymuştur.

FURKAN
25:65

عَذَابَ

ǎƶābe

azabını

Onlar "Rabbimiz, cehennem azabını bizden geri çevir; gerçekten, onun azabı ödenmesi kaçınılmaz bir borç (veya sürekli bir acıdır) derler.

FURKAN
25:65

عَذَابَهَا

ǎƶābehā

onun azabı

Onlar "Rabbimiz, cehennem azabını bizden geri çevir; gerçekten, onun azabı ödenmesi kaçınılmaz bir borç (veya sürekli bir acıdır) derler.

FURKAN
25:69

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

Kıyamet günü, azap ona kat kat artırılır ve içinde aşağılanmış olarak temelli kalır.

FATIR
35:7

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

O inkar edenler; onlar için şiddetli bir azap vardır. İman edip salih amellerde bulunanlar ise; onlar için de bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır.

FATIR
35:10

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Kim izzeti istiyorsa, artık bütün izzet Allah’ındır. Güzel söz O’na yükselir, salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri tasarlayıp düzenleyenler ise; onlar için şiddetli bir azap vardır. Onların tasarladıkları ’boşa çıkıp bozulur’.

FATIR
35:12

عَذْبٌ

ǎƶbun

tatlıdır

İki deniz bir değildir. Şu, tatlı, susuzluğu keser ve içimi kolay; şu da, tuzlu ve acıdır. Ancak her birinden taze et yersiniz ve takınmakta olduğunuz süs eşyalarını çıkarırsınız. O’nun fazlından aramanız ve umulur ki şükretmeniz için gemilerin onda (denizde) suları yara yara akıp gittiğini görürsün.

FATIR
35:36

عَذَابِهَا

ǎƶābihā

onun azabı

İnkar edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır. Onlar için ne, karar verilir, ki böylece ölüversinler, ne de kendilerine onun azabından (bir şey) hafifletilir. İşte Biz, her nankör olanı böyle cezalandırırız.

MERYEM
19:45

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

"Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum, o zaman şeytanın velisi olursun."

MERYEM
19:75

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

De ki "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va’dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri- gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir.

MERYEM
19:79

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabı

Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azapta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız.

TA-HA
20:47

تُعَذِّبْهُمْ

tuǎƶƶibhum

onlara azab etme

"Haydi ona gidin de deyin ki Biz senin Rabbinin elçileriyiz, İsrailoğulları’nı bizimle birlikte gönder ve onlara (artık) azap verme. Sana Rabbinden bir ayetle geldik. Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun."

TA-HA
20:48

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabın

"Gerçekten bize vahyolundu ki Doğrusu azap, yalanlayan ve yüz çevirenlerin üstünedir."

TA-HA
20:61

بِعَذَابٍ

biǎƶābin

bir azab ile

Musa onlara dedi ki "Size yazıklar olsun, Allah’a karşı yalan düzüp uydurmayın, sonra bir azap ile kökünüzü kurutur. Yalan düzüp uyduran gerçekten yok olup gitmiştir."

TA-HA
20:71

عَذَابًا

ǎƶāben

azabı

(Firavun) Dedi ki "Ben size izin vermeden önce ona inandınız öyle mi? Şüphesiz o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. O halde ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve sizi hurma dallarında sallandıracağım. Siz de elbette, hangimizin azabı daha şiddetliymiş ve daha sürekliymiş öğrenmiş olacaksınız."

TA-HA
20:127

وَلَعَذَابُ

veleǎƶābu

ve elbette azabı

İşte Biz ölçüsüzce davrananları ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız; ahiretin azabı ise gerçekten daha şiddetli ve daha süreklidir.

TA-HA
20:134

بِعَذَابٍ

biǎƶābin

bir azab ile

Eğer Biz onları bundan önceki bir azap ile yıkıma uğratmış olsaydık, şüphesiz diyeceklerdi ki "Rabbimiz, bize bir elçi gönderseydin de, küçülmeden ve aşağılanmadan önce Senin ayetlerine tabi olsaydık."

ŞU'ARA
26:135

عَذَابَ

ǎƶābe

azabından

"Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum."

ŞU'ARA
26:138

بِمُعَذَّبِينَ

bimuǎƶƶebīne

azaba uğratılacak

"Ve biz azap görecek de değiliz."

ŞU'ARA
26:156

عَذَابُ

ǎƶābu

azabı

"Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.

ŞU'ARA
26:158

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

Böylece azap onları yakaladı. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

ŞU'ARA
26:189

عَذَابُ

ǎƶābu

azabı

Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik-gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.

ŞU'ARA
26:189

عَذَابَ

ǎƶābe

azabı

Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik-gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.

ŞU'ARA
26:201

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Onlar, o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

ŞU'ARA
26:204

أَفَبِعَذَابِنَا

efebiǎƶābinā

bizim azabımızı mı?

Onlar yine de azabımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar?

ŞU'ARA
26:213

الْمُعَذَّبِينَ

l-muǎƶƶebīne

azabedilenler-

Allah ile beraber başka bir İlah’a yalvarıp-yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun.

NEML
27:5

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azab

İşte onlar; en kötü azap onlarındır ve ahirette de en büyük kayba uğrayanlardır.

NEML
27:21

لَأُعَذِّبَنَّهُ

leuǎƶƶibennehu

ona azabedeceğim

"Onu gerçekten şiddetli bir azapla azaplandıracağım, ya da onu boğazlayacağım veya o, bana apaçık olan bir delil getirmelidir."

NEML
27:21

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azapla

"Onu gerçekten şiddetli bir azapla azaplandıracağım, ya da onu boğazlayacağım veya o, bana apaçık olan bir delil getirmelidir."

KASAS
28:64

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Denir ki "Ortaklarınızı çağırın." Böylelikle çağırırlar, ama kendilerine cevap vermezler ve azabı görürler. Hidayet bulmuş olsalardı ne olurdu.

İSRA
17:10

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

Ve şüphesiz, ahirete inanmayanlar için de acı bir azap hazırlamışızdır.

İSRA
17:15

مُعَذِّبِينَ

muǎƶƶibīne

biz azab edecek

Kim hidayete ererse, kendi nefsi için hidayete erer; kim de saparsa kendi aleyhine sapar. Hiçbir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz, bir elçi gönderinceye kadar (hiçbir topluma) azap edecek değiliz.

İSRA
17:54

يُعَذِّبْكُمْ

yuǎƶƶibkum

size azabeder

Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse sizi azaplandırır. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.

İSRA
17:57

عَذَابَهُ

ǎƶābehu

azabından

Onların taptıkları da, -hangisi daha yakındır diye- Rablerine (yaklaşmak için) bir vesile arıyorlar. O’nun rahmetini umuyorlar ve azabından korkuyorlar. Şüphesiz senin Rabbinin azabı korkunçtur.

İSRA
17:57

عَذَابَ

ǎƶābe

azabı

Onların taptıkları da, -hangisi daha yakındır diye- Rablerine (yaklaşmak için) bir vesile arıyorlar. O’nun rahmetini umuyorlar ve azabından korkuyorlar. Şüphesiz senin Rabbinin azabı korkunçtur.

İSRA
17:58

مُعَذِّبُوهَا

muǎƶƶibūhā

ona azab ederiz

Hiçbir ülke (veya şehir) olmasın ki, kıyamet gününden önce Biz onu (ya) bir yıkıma uğratacağız veya onu şiddetli bir azapla azaplandıracağız; bu (muhakkak) o kitapta yazılıdır.

İSRA
17:58

عَذَابًا

ǎƶāben

azap ile

Hiçbir ülke (veya şehir) olmasın ki, kıyamet gününden önce Biz onu (ya) bir yıkıma uğratacağız veya onu şiddetli bir azapla azaplandıracağız; bu (muhakkak) o kitapta yazılıdır.

YUNUS
10:4

وَعَذَابٌ

ve ǎƶābun

ve bir azap

Sizin tümünüzün dönüşü O’nadır. Allah’ın va’di bir gerçektir. İman edip salih amellerde bulunanlara, adaletle karşılık vermek için yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O’dur. İnkar edenler ise, küfürleri dolayısıyla, onlar için kaynar sudan bir içki ve acı bir azap vardır.

YUNUS
10:15

عَذَابَ

ǎƶābe

azabından

Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki "Bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir." De ki "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük günün azabından korkarım."

YUNUS
10:50

عَذَابُهُ

ǎƶābuhu

O’nun azabı

De ki "Düşündünüz mü hiç, eğer O’nun azabı size gece veya gündüz geliverirse, suçlu-günahkarlar, bunu ne diye erkene almak istiyorlar?"

YUNUS
10:52

عَذَابَ

ǎƶābe

azabı

Sonra o zulmetmekte olanlara "Sürekli azabı tadın" denilecek. Kazandıklarınız dışında, bir başka şeyle mi cezalandırılacaktınız?"

YUNUS
10:54

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir.

YUNUS
10:70

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

(Onlar için) Dünyada geçici bir meta (vardır). Sonra dönüşleri Bizedir; sonra da inkara sapışları dolayısıyla onlara şiddetli azabı taddıracağız.

YUNUS
10:88

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Musa dedi ki "Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun’a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalplerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler."

YUNUS
10:97

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Onlara her ayet getirilse bile. Acı azabı görünceye kadar.

YUNUS
10:98

عَذَابَ

ǎƶābe

azabını

Ama (azap geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.

HUD
11:3

عَذَابَ

ǎƶābe

azabından

Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O’na tevbe edin. O da sizi, adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten Ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım.

HUD
11:8

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Andolsun, onlardan azabı sayılı bir topluluğa (veya belirli bir süreye) kadar ertelesek, mutlaka "Onu alıkoyan nedir?" derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.

HUD
11:20

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

Bunlar, yeryüzünde (Allah’ı) aciz bırakacak değildir ve bunların Allah’tan başka velileri yoktur. Azap onlar için kat kat artırılır. Bunlar (hakkı) işitmeye güç yetirmezlerdi ve görmezlerdi de.

HUD
11:26

عَذَابَ

ǎƶābe

azabından

"Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Ben size (gelecek olan) acı bir günün azabından korkarım" (dedi).

HUD
11:39

عَذَابٌ

ǎƶābun

azabın

"Artık, ilerde bileceksiniz. Aşağılatıcı azap kime gelecek ve sürekli azap kimin üstüne çökecek."

HUD
11:39

عَذَابٌ

ǎƶābun

azabın

"Artık, ilerde bileceksiniz. Aşağılatıcı azap kime gelecek ve sürekli azap kimin üstüne çökecek."

HUD
11:48

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azap

"Ey Nuh" denildi. "Sana ve seninle birlikte olan ümmetler üzerine Bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in. (Sizden türeyecek diğer kafir) Ümmetleri de yararlandıracağız, sonra onlara Bizden acı bir azap dokunacaktır."

HUD
11:58

عَذَابٍ

ǎƶābin

bir azaptan

Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmet ile Hud’u ve O’nunla birlikte iman edenleri kurtardık. Onları şiddetli-ağır bir azaptan kurtardık.

HUD
11:64

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azap

"Ey kavmim, size işte bir ayet olarak Allah’ın devesi; onu serbest bırakın, Allah’ın arzında yesin. Ona kötülük (vermek niyeti)yle dokunmayın. Yoksa sizi yakın bir azap sarıverir."

HUD
11:76

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azap

"Ey İbrahim, bundan vazgeç. Çünkü gerçek şu ki, Rabbinin emri gelmiştir ve gerçekten onlara geri çevrilmeyecek bir azap gelmiştir."

HUD
11:84

عَذَابَ

ǎƶābe

azabından

Medyen (halkına da) kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Dedi ki "Ey kavmim, Allah’a ibadet edin, O’ndan başka İlahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın; gerçekten sizi bir ’bolluk ve refah (hayır)’ içinde görüyorum. Doğrusu sizi çepeçevre kuşatacak olan bir günün azabından korkuyorum."

HUD
11:93

عَذَابٌ

ǎƶābun

azabın

"Ey kavmim, bütün yapabileceğinizi yapın; şüphesiz, ben de yapacağım. Kime aşağılatıcı azap gelecek ve yalancı kimdir, yakında bileceksiniz. Siz gözetleyip durun, ben de sizinle birlikte gözetleyeceğim."

HUD
11:103

عَذَابَ

ǎƶābe

azabından

Ahiret azabından korkan için bunda kesin ayetler vardır. O, bütün insanların kendisinde toplanacağı bir gündür ve o, gözlemlenebilen bir gündür.

YUSUF
12:25

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azaptan

Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. (Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki "Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?"

YUSUF
12:107

عَذَابِ

ǎƶābi

azabından

Şimdi bunlar, kendilerine Allah’ın azabından kapsamlı bir bürümenin gelivermesinden veya onların hiç haberleri yokken kıyametin onlara apansız gelmesinden kendilerini güvende mi buldular?

HICR
15:50

عَذَابِي

ǎƶābī

benim azabım

Ve şüphesiz azabım; o acıklı bir azaptır.

HICR
15:50

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

bir azabdır

Ve şüphesiz azabım; o acıklı bir azaptır.

EN'ÂM
6:15

عَذَابَ

ǎƶābe

azabından

De ki "Şüphesiz ben, Rabbime isyan edersem o büyük günün azabından korkarım."

EN'ÂM
6:30

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Rablerinin karşısında durdurulduklarında onları bir görsen (Allah) "Bu, gerçek değil mi?" dedi. Onlar "Evet, Rabbimiz hakkı için" dediler. (Allah) "Öyleyse inkar edegeldikleriniz nedeniyle azabı tadın" dedi.

EN'ÂM
6:40

عَذَابُ

ǎƶābu

azabı

De ki "Düşündünüz mü hiç; eğer size Allah’ın azabı gelirse ya da saat (kıyamet) gelip çatarsa, Allah’tan başkasını mı çağıracaksınız? Eğer doğru sözlüler iseniz (çağırın bakalım.)"

EN'ÂM
6:47

عَذَابُ

ǎƶābu

azabı

De ki "Düşündünüz mü hiç; size Allah’ın azabı apansız ya da açıktan geliverirse, zulme sapan kavimden başkası mı yıkıma uğrayacak?"

EN'ÂM
6:49

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

Ayetlerimizi yalanlayanlara, fıska sapmalarından dolayı azap dokunacaktır.

EN'ÂM
6:65

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

De ki "O, size üstünüzden ya da ayaklarınızın altından azap göndermeye veya sizi parça parça birbirinize kırdırıp kiminizin şiddetini kiminize taddırmaya güç yetirendir." Bak, iyice kavrayıp-anlamaları için ayetleri nasıl çeşitli biçimlerde açıklıyoruz?

EN'ÂM
6:70

وَعَذَابٌ

ve ǎƶābun

ve bir azab

Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edinenleri ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılanları bırak. Onunla (Kur’an’la) hatırlat ki, bir nefis, kendi kazandıklarıyla helake düşmesin; (böylesinin) Allah’tan başka ne bir velisi, ne bir şefaatçisi vardır; her türlü fidyeyi verse de kabul olunmaz. İşte onlar, kazandıkları nedeniyle helake uğrayanlardır; küfre saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azap vardır.

EN'ÂM
6:93

عَذَابَ

ǎƶābe

azabıyla

Allah’a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken "Bana da vahy geldi" diyen ve "Allah’ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim" diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün ’şiddetli sarsıntıları’ sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah’a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O’nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen...

EN'ÂM
6:124

وَعَذَابٌ

ve ǎƶābun

ve bir azab

Onlara ne zaman bir ayet gelse, derler ki "Allah’ın elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilene kadar biz kesin olarak inanmayacağız." Allah, elçiliğini nereye vereceğini daha iyi bilir. Bu, suçlu-günahkarlara, kurdukları hileli-düzenleri nedeniyle şiddetli bir azap ve Allah Katında bir küçüklük isabet edecektir.

EN'ÂM
6:157

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabın

Ya da "Kitap bize de indirilseydi, elbette onlardan daha çok doğru yolda olurduk" dememeniz (için) işte size Rabbinizden apaçık bir belge, bir hidayet ve bir rahmet gelmiştir. Allah’ın ayetlerini yalanlayandan ve (insanları) ondan alıkoyup-çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden alıkoyup-çevirenlere, bu ’engelleme ve çevirmelerinden’ dolayı pek çetin bir azapla karşılık vereceğiz.

SAFFAT
37:9

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Uzaklaştırılırlar. Onlara kesintisiz bir azap vardır.

SAFFAT
37:33

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabda

Artık o gün onlar azapta ortaktırlar.

SAFFAT
37:38

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabı

Şüphesiz, siz, acı azabı tadıcılarsınız."

SAFFAT
37:59

بِمُعَذَّبِينَ

bimuǎƶƶebīne

azaba uğratılcak

"Yalnızca birinci ölümümüzden başka (öyle mi)? Ve biz azaba uğratılacak olanlar değil miymişiz?"

SAFFAT
37:176

أَفَبِعَذَابِنَا

efebiǎƶābinā

bizim azabımızı mı?

Şimdi onlar, Bizim azabımızı mı acele istiyorlar?

LOKMAN
31:6

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

İnsanlardan öyleleri vardır ki, bilgisizce Allah’ın yolundan saptırmak ve onu bir eğlence konusu edinmek için sözün ’boş ve amaçsız olanını’ satın alırlar. İşte onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.

LOKMAN
31:7

بِعَذَابٍ

biǎƶābin

bir azabı

Ona ayetlerimiz okunduğunda, sanki işitmiyormuş ve kulaklarında bir ağırlık varmış gibi, büyüklük taslayarak (müstekbirce) sırtını çevirir. Artık sen ona acı bir azap ile müjde ver.

LOKMAN
31:21

عَذَابِ

ǎƶābi

azabına

Onlara; "Allah’ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)?

LOKMAN
31:24

عَذَابٍ

ǎƶābin

bir azaba

Biz onları az (bir şey ve zaman) olarak metalandırıp yararlandırırız, sonra onları ağır bir azaba katlandırırız.

SEBE
34:5

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

(Sözde) Aciz bırakmak için ayetlerimiz hakkında çaba harcamış olanlar, işte onlar; onlar için de (en) iğrenç olanından acı bir azap vardır.

SEBE
34:8

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azab

"Allah’a karşı yalan mı düzüp uyduruyor, yoksa kendisinde bir delilik mi var?" Hayır, ahirete inanmayanlar, azapta ve uzak bir sapıklık içindedirler.

SEBE
34:12

عَذَابِ

ǎƶābi

azabı

Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık.

SEBE
34:14

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azab

Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azap içinde kalıp-yaşamazlardı.

SEBE
34:33

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Za’fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara "Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah’ı inkar etmemizi ve O’na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz" dediler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını saklarlar; Biz de inkar edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. Onlar, yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?

SEBE
34:35

بِمُعَذَّبِينَ

bimuǎƶƶebīne

azaba uğratılacak

Ve "Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız ve bir azaba uğratılacak da değiliz" de demişlerdir.

SEBE
34:38

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabın

Ayetlerimizi etkisiz bırakmak için çaba harcayanlar; işte onlar da azabın içine getirilmişlerdir.

SEBE
34:42

عَذَابَ

ǎƶābe

azabını

Artık bugün, bir kısmınızın bir kısmınıza yarar ve zarar sağlamaya gücü yetmez. Biz de o zulmedenlere deriz ki "Yalanlamakta olduğunuz ateşin azabını tadın."

SEBE
34:46

عَذَابٍ

ǎƶābin

bir azabın

De ki "Size bir tek öğüt veriyorum "Allah için ikişer ikişer ve teker teker kıyam etmeniz, sonra düşünmeniz. Sizin sahibiniz (veya arkadaşınız olan Peygamber)de hiçbir delilik yoktur. O, yalnızca sizi, şiddetli bir azabın öncesinde uyarandır."

ZÜMER
39:13

عَذَابَ

ǎƶābe

azabından

De ki "Ben, Rabbime isyan ettiğim takdirde, büyük bir günün azabından korkarım."

ZÜMER
39:19

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azab

Azap sözü kendisi üzerinde hak olmuş kimse mi (onlarla bir tutulur)? Ateşte olanı artık sen mi kurtaracaksın?

ZÜMER
39:24

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabdan

Kıyamet günü o kötü azaptan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere "Kazandığınızı tadın" denmiştir.

ZÜMER
39:25

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

Onlardan öncekiler de yalanladı; böylece azap onlara hiç şuurunda olmadıkları bir yerden gelip-çattı.

ZÜMER
39:26

وَلَعَذَابُ

veleǎƶābu

azabı ise

Artık Allah, onlara dünya hayatında ’horluğu ve aşağılanmayı’ taddırdı. Eğer bilmiş olsalardı, ahiretin azabı gerçekten daha büyüktür.

ZÜMER
39:40

عَذَابٌ

ǎƶābun

azab

Kendisini aşağılık kılan azap kime geliyor ve kesintisiz azap kimin üzerine çöküp-kaçınılmaz oluyor?

ZÜMER
39:40

عَذَابٌ

ǎƶābun

azab

Kendisini aşağılık kılan azap kime geliyor ve kesintisiz azap kimin üzerine çöküp-kaçınılmaz oluyor?

ZÜMER
39:47

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azab-

Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha zalimlerin olmuş olsaydı, kıyamet günü o kötü azaptan (kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa, onların hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah’tan kendileri için açığa çıkmıştır.

ZÜMER
39:54

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

Azap size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.

ZÜMER
39:55

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

Rabbinizden, size indirilenin en güzeline uyun; siz hiç şuurunda değilken, azap apansız size gelip çatmadan evvel.

ZÜMER
39:58

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Ya da azabı gördüğü zaman "Benim için bir kere daha (dünyaya dönme fırsatı) olsaydı da, ihsan edenlerden olsaydım" (diyeceği günden sakının).

ZÜMER
39:71

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azab

İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar "Evet." dediler. Ancak azap kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu.

MÜ'MIN
40:7

عَذَابَ

ǎƶābe

azabından

Arş’ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O’na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler "Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından herşeyi kuşatıp-sardın, tevbe edenler ve Senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru."

MÜ'MIN
40:45

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabın

Sonunda Allah, onların kurdukları hileli-düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun’un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi.

MÜ'MIN
40:46

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabın

Ateş; sabah akşam, ona sunulurlar. Kıyamet-saatinin kopacağı gün "Firavun çevresini, azabın en şiddetli olanına sokun" (denecek).

MÜ'MIN
40:49

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabı

Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki "Rabbinize dua edin; azaptan bir günü (olsun) bize hafifletsin."

FUSSILET
41:16

عَذَابَ

ǎƶābe

azabını

Böylece Biz de onlara dünya hayatında aşağılanma azabını taddırmak için, o uğursuz (felaketler yüklü) günlerde üzerlerine ’kulakları patlatan bir kasırga’ gönderdik. Ahiret azabı ise daha (büyük) bir aşağılanmadır. Ve onlara yardım edilmeyecektir.

FUSSILET
41:16

وَلَعَذَابُ

veleǎƶābu

azabı ise

Böylece Biz de onlara dünya hayatında aşağılanma azabını taddırmak için, o uğursuz (felaketler yüklü) günlerde üzerlerine ’kulakları patlatan bir kasırga’ gönderdik. Ahiret azabı ise daha (büyük) bir aşağılanmadır. Ve onlara yardım edilmeyecektir.

FUSSILET
41:17

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azab

Semud’a gelince; Biz onlara doğru yolu gösterdik, fakat onlar körlüğü hidayete tercih ettiler. Böylece kazandıkları şeyler yüzünden onları alçaltıcı azabın yıldırımı yakalayıverdi.

FUSSILET
41:27

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

Artık gerçekten o inkar edenlere şiddetli bir azap taddıracağız ve yaptıklarının en kötüsüyle cezalandıracağız.

FUSSILET
41:50

عَذَابٍ

ǎƶābin

azab-

Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet taddırsak, mutlaka "Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime döndürülsem bile, muhakkak O’nun Katında benim için daha güzel olanı vardır." der. Ama andolsun Biz, o kafirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azaptan taddıracağız.

ŞURA
42:16

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

O’na icabet olunduktan sonra, Allah hakkında (sözde) ’deliller öne sürüp tartışanların’ delilleri, Rableri Katında geçersizdir. Onların üzerinde bir gazab vardır ve şiddetli azap onlaradır.

ŞURA
42:21

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah’ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri’ ettiler (bir şeriat kıldılar)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır.

ŞURA
42:26

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

O, iman edip salih amellerde bulunanlara icabet eder ve onlara Kendi fazlından arttırır. Kafirlere gelince; onlara şiddetli bir azap vardır.

ŞURA
42:42

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere ’tecavüz ve haksızlıkta bulunanların’ aleyhinedir. İşte bunlara acıklı bir azap vardır.

ŞURA
42:44

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Allah, kimi saptırırsa, artık bundan sonra onun hiçbir velisi yoktur. Azabı gördükleri zaman, o zalimleri bir görsen; "Geri dönmeye bir yol var mı?" derler.

ŞURA
42:45

عَذَابٍ

ǎƶābin

bir azab

Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakarlar. İman edenler de "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi nefislerini, hem yakın akraba (veya yandaş)larını da hüsrana uğratmışlardır" dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler, kalıcı bir azap içindedirler.

ZUHRUF
43:39

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabda

(Bu söylenmeleriniz,) Bugün size kesin olarak bir yarar sağlamaz. Çünkü zulmettiniz. Şüphesiz azapta da ortaksınız.

ZUHRUF
43:48

بِالْعَذَابِ

bil-ǎƶābi

azab(lar) ile

Biz onlara biri ötekinden daha büyük olmayan hiçbir ayet göstermedik. Belki dönerler diye, onları azapla yakalayıverdik.

ZUHRUF
43:50

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Fakat onlardan azabı çekip-giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar.

ZUHRUF
43:65

عَذَابِ

ǎƶābi

azabı-

Sonra, içlerinden birtakım fırkalar ihtilafa düştü. Artık, acı bir günün azabından vay o zulmetmiş olanlara.

ZUHRUF
43:74

عَذَابِ

ǎƶābi

azabında

Şüphesiz suçlu-günahkarlar, cehennem azabı içinde süresiz kalacaklardır.

DUHAN
44:11

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azabdır

(Bu duman) insanları sarıp-kuşatıverir. İşte bu, acı bir azaptır.

DUHAN
44:12

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

"Rabbimiz, azabı üstümüzden açıp-gider; çünkü biz (artık) iman edicileriz."

DUHAN
44:15

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabı

Biz sizden bu azabı biraz açıp-gidereceğiz; (ama yine) dönecek olanlarsınız siz.

DUHAN
44:30

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azab-

Andolsun, Biz İsrailoğulları’nı o alçaltıcı azaptan kurtardık.

DUHAN
44:48

عَذَابِ

ǎƶābi

azabı-

"Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;"

DUHAN
44:56

عَذَابَ

ǎƶābe

azabından

Orda, ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur.

CASIYE
45:8

بِعَذَابٍ

biǎƶābin

bir azab ile

Kendisine Allah’ın ayetleri okunurken işitir, sonra müstekbirce (inatla büyüklük taslayarak) sanki işitmemiş gibi ısrar eder. Artık sen onu acı bir azapla müjdele.

CASIYE
45:9

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman, alay konusu edinir. İşte onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.

CASIYE
45:10

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Arkalarından cehennem (onları izlemektedir). Kazandıkları şeyler, onlara hiçbir yarar sağlamaz. Allah’tan başka edindikleri veliler de. Onlar için büyük bir azap vardır.

CASIYE
45:11

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

İşte bu (Kur’an) bir hidayettir. Rablerinin ayetlerini inkar edenler ise, onlar için, (en) iğrenç olanından acı bir azap vardır.

AHKAF
46:20

عَذَابَ

ǎƶābe

bir azab ile

İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir) "Siz dünya hayatınızda bütün ’güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz, onlarla yaşayıp-zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız."

AHKAF
46:21

عَذَابَ

ǎƶābe

azabına uğramanızdan

Ad’ın kardeşini hatırla; onun önünden ve ardından nice uyarıcılar gelip geçmişti; hani o, Ahkaf’taki kavmini "Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım" diye uyarmıştı.

AHKAF
46:24

عَذَابٌ

ǎƶābun

azab

Derken, onu (azabı) vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, "Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur" dediler. Hayır, o, kendisi için acele ettiğiniz şeydir. Bir rüzgar; onda acı bir azap vardır.

AHKAF
46:31

عَذَابٍ

ǎƶābin

azab-

"Ey kavmimiz, Allah’a davet edene icabet edin ve O’na iman edin; günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun."

AHKAF
46:34

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir) "Bu gerçek değil miymiş?" Onlar "Rabbimiz’e andolsun, evet (öyledir)" derler. (Allah da) "Öyleyse inkar ettiklerinizden dolayı azabı tadın" dedi.

ZARIYAT
51:37

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabdan

Ve orada, acı bir azaptan korkanlar için bir ayet bıraktık.

GAŞIYE
88:24

فَيُعَذِّبُهُ

feyuǎƶƶibuhu

ona azab eder

Allah, onu en büyük azap ile azaplandırır.

GAŞIYE
88:24

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabla

Allah, onu en büyük azap ile azaplandırır.

KEHF
18:55

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azabın

Kendilerine hidayet geldiği zaman insanları inanmaktan ve Rablerinden bağışlanma dilemelerinden alıkoyan şey, ancak evvelkilerin sünnetinin kendilerine de gelmesi veya azabın onları karşılarcasına gelmesi(ni beklemeleri)dir.

KEHF
18:58

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabını

Senin Rabbin rahmet sahibi (ve) bağışlayıcıdır. Eğer, kazandıklarından dolayı onları (azapla) yakalasaydı, şüphesiz onlara azabı (bir an önce) çabuklaştırırdı. Hayır, onlar için bir buluşma zamanı vardır, onun dışında asla başka bir sığınak bulamayacaklardır.

KEHF
18:86

تُعَذِّبَ

tuǎƶƶibe

azâb edersin

Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu, yanında bir kavim gördü. Dedik ki "Ey Zu’l-Karneyn, (istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin."

KEHF
18:87

نُعَذِّبُهُ

nuǎƶƶibuhu

ona azab edeceğiz

Dedi ki "Kim zulmederse biz onu azaplandıracağız, sonra Rabbine döndürülür, O da onu görülmemiş bir azapla azaplandırır."

KEHF
18:87

فَيُعَذِّبُهُ

fe yuǎƶƶibuhu

O da ona azab edecektir

Dedi ki "Kim zulmederse biz onu azaplandıracağız, sonra Rabbine döndürülür, O da onu görülmemiş bir azapla azaplandırır."

KEHF
18:87

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azapla

Dedi ki "Kim zulmederse biz onu azaplandıracağız, sonra Rabbine döndürülür, O da onu görülmemiş bir azapla azaplandırır."

NAHL
16:26

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

Onlardan öncekiler, hileli-düzenler kurmuşlardı da, Allah(ın azap emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azap onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti.

NAHL
16:45

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azabın

Artık ’kötülüğü örgütleyip düzenleyenler’, Allah’ın, kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler?

NAHL
16:63

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Andolsun Allah’a, senden önceki ümmetlere de (elçiler) gönderdik, fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini süslü göstermiştir; bugün de onların velisi odur ve onlar için acı bir azap vardır.

NAHL
16:85

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

O zulmedenler, azabı gördüklerinde, onlara ne (azap) hafifletilecek, ne süre tanınacak.

NAHL
16:88

عَذَابًا

ǎƶāben

azabı

İnkar edip de Allah’ın yolundan alıkoyanlar; Biz, işledikleri bozgunculuğa karşılık, onlara azap üstüne azap ilave ettik.

NAHL
16:88

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azaplarının

İnkar edip de Allah’ın yolundan alıkoyanlar; Biz, işledikleri bozgunculuğa karşılık, onlara azap üstüne azap ilave ettik.

NAHL
16:94

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Yeminlerinizi kendi aranızda, bir bozuculuk unsuru edinmeyin; sonra sapasağlam basan ayak kayar ve Allah’ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız. (Ayrıca) Büyük azap da sizin içindir.

NAHL
16:104

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Allah’ın ayetlerine inanmayanları Allah hidayete ulaştırmaz ve onlar için acı bir azap vardır.

NAHL
16:106

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Kim imanından sonra Allah’a (karşı) inkara sapıp da, -kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- inkara göğüs açarsa, işte onların üstünde Allah’tan bir gazab vardır ve büyük azap onlarındır.

NAHL
16:113

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azap onları yakalayıverdi.

NAHL
16:117

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

(Bu dünyada olup-biten) Pek az bir metadır. Onlara ise acı bir azap vardır.

NUH
71:1

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Şüphesiz, Biz Nuh’u; "Kavmini, onlara acı bir azap gelmeden evvel uyar" diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik.

İBRAHIM
14:2

عَذَابٍ

ǎƶābin

azabdan

O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Şiddetli azap dolayısıyla vay inkar edenlere.

İBRAHIM
14:6

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

işkencenin

Hani Musa kavmine şöyle demişti "Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani O sizi Firavun ailesinden kurtarmıştı, onlar sizi en dayanılmaz işkencelere uğratıyor, kadınlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir sınav vardır."

İBRAHIM
14:7

عَذَابِي

ǎƶābī

azabım

"Rabbiniz şöyle buyurmuştu "Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir."

İBRAHIM
14:17

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Yutkunmaya çabalayacak ve boğazından geçirmeyi başaramıyacak, ona her yandan ölüm gelecek, oysa ölmeyecek de. Ardından daha katı bir azap olacak.

İBRAHIM
14:21

عَذَابِ

ǎƶābi

azabı-

Onların tümü-toplanıp (kıyamette) Allah’ın huzuruna çıktılar da zayıflar (müstaz’aflar) büyüklük taslayanlara (müstekbirlere) dedi ki "Şüphesiz, biz size tabi idik; şimdi siz, bizden Allah’ın azabından herhangi bir şeyi önleyebiliyor musunuz?" Dediler ki "Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru yolu gösterirdik. Şimdi yakınsak da, sabretsek de fark etmez, bizim için kaçacak bir yer yoktur."

İBRAHIM
14:22

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va’di va’detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır."

İBRAHIM
14:44

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azabın

Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler "Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler, sizler değil miydiniz?

ENBIYA
21:46

عَذَابِ

ǎƶābi

azabı-

Andolsun, onlara Rabbinin azabından ’bir ufak esinti’ dokunacak olsa hiç tartışmasız; "Eyvahlar bize, gerçekten bizler zulme sapanlarmışız" diyecekler.

MÜ'MINUN
23:64

بِالْعَذَابِ

bil-ǎƶābi

azab ile

Nihayet, onların refahtan şımaran önde gelenlerini azap ile yakalayıverdiğimiz zaman, onlar hemen feryadı basacaklar.

MÜ'MINUN
23:76

بِالْعَذَابِ

bil-ǎƶābi

azab ile

Andolsun, Biz onları azapla yakalayıverdik, fakat yine de Rablerine boyun eğmediler ve yakarıp-yalvarmadılar.

MÜ'MINUN
23:77

عَذَابٍ

ǎƶābin

bir azab

Sonunda, üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda, onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutlarını kaybettiler.

SECDE
32:14

عَذَابَ

ǎƶābe

azabı

Öyleyse bu (azap) gününüzle karşılaşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi gerçekten unuttuk; yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın.

SECDE
32:20

عَذَابَ

ǎƶābe

azabını

Fasık olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara "Kendisini yalanladığınız ateş azabını tadın" denir.

SECDE
32:21

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azab-

Andolsun, Biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük (uhrevi) azapdan önce, yakın (dünyevi) azaptan da taddıracağız.

SECDE
32:21

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabdan

Andolsun, Biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük (uhrevi) azapdan önce, yakın (dünyevi) azaptan da taddıracağız.

TUR
52:7

عَذَابَ

ǎƶābe

azabı

Şüphesiz senin Rabbinin azabı kesin olarak gerçekleşecektir.

TUR
52:18

عَذَابَ

ǎƶābe

azabından

Rablerinin verdikleriyle ’sevinçli ve mutludurlar’. Rableri, kendilerini ’çılgınca yanan cehennemin’ azabından korumuştur.

TUR
52:27

عَذَابَ

ǎƶābe

azabdan

"Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve ’hücrelere kadar işleyen kavurucu’ azaptan korudu."

TUR
52:47

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

Şüphesiz zulmedenlere bundan önce de bir azap vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar.

MÜLK
67:5

عَذَابَ

ǎƶābe

azabı

Andolsun, Biz en yakın olan göğü (dünya göğünü) kandillerle süsleyip-donattık ve bunları, şeytanlar için taşlama-birimleri (rücum) kıldık. Onlar için çılgınca yanan ateşin azabını hazırladık.

MÜLK
67:6

عَذَابُ

ǎƶābu

azabı

Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü dönüş yeridir o.

MÜLK
67:28

عَذَابٍ

ǎƶābin

azab-

De ki "Haber verir misiniz; eğer Allah, beni ve benimle birlikte olanları yıkıma uğratır ya da bizi esirgerse, (peki) bu durumda kafirleri acı bir azaptan kurtaracak olan kimdir?"

ME'ARIC
70:1

بِعَذَابٍ

biǎƶābin

azabı

İstekte bulunan biri, (muhakkak) gerçekleşecek olan bir azabı istedi.

ME'ARIC
70:11

عَذَابِ

ǎƶābi

azabı-

Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister;

ME'ARIC
70:27

عَذَابِ

ǎƶābi

azabı-

Rablerinin azabına karşı (daimi) bir korku duymaktadırlar.

ME'ARIC
70:28

عَذَابَ

ǎƶābe

azabına

Şüphesiz Rablerinin azabından emin olunamaz.

NEBE
78:30

عَذَابًا

ǎƶāben

azabdan

Şimdi tadın. Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız;

NEBE
78:40

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab ile

Gerçekten Biz sizi yakın bir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan da "Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim" diyecek.

İNŞIKAK
84:24

بِعَذَابٍ

biǎƶābin

bir azabı

Bu durumda sen, onlara acı bir azap ile müjde ver.

RUM
30:16

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabın

Ancak inkar edip ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar ise; artık onlar da azap için hazır bulundurulurlar.

ANKEBUT
29:10

كَعَذَابِ

keǎƶābi

azabı gibi

İnsanlardan öylesi vardır ki, "Allah’a iman ettik" der; fakat Allah uğruna eziyet gördüğü zaman, insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Allah’ın azabıymış gibi sayar; ama Rabbinden ’bir yardım ve zafer’ gelirse, andolsun "Biz gerçekten sizlerle birlikteydik" demektedirler. Oysa Allah, alemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir?

ANKEBUT
29:21

يُعَذِّبُ

yuǎƶƶibu

azabeder

Dilediğini azaplandırır, dilediğine merhamet eder. O’na çevrilip-götürüleceksiniz.

ANKEBUT
29:23

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Allah’ın ayetlerini ve O’na kavuşmayı ’yok sayıp inkar edenler’; işte onlar, Benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte onlar, acı azap onlarındır.

ANKEBUT
29:29

بِعَذَابِ

biǎƶābi

azabını

"Siz, (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve biraraya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız?" Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca "Eğer doğru söylüyor isen, bize Allah’ın azabını getir" demek oldu.

ANKEBUT
29:53

بِالْعَذَابِ

bil-ǎƶābi

azabı

Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel (tayin edilmiş bir vakit) olmasaydı, herhalde onlara azap gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan, onlara kuşkusuz apansız geliverecektir.

ANKEBUT
29:53

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel (tayin edilmiş bir vakit) olmasaydı, herhalde onlara azap gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan, onlara kuşkusuz apansız geliverecektir.

ANKEBUT
29:54

بِالْعَذَابِ

bil-ǎƶābi

azabı

Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Oysa cehennem, o inkar edenleri gerçekten kuşatıp-durmaktadır.

ANKEBUT
29:55

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

Azabın onları üstlerinden ve ayaklarının altından kaplayacağı gün (Allah) "Yaptıklarınızı tadın" der.

RA'D
13:34

عَذَابٌ

ǎƶābun

azab

Dünya hayatında onlar için bir azap vardır, ahiretin azabı ise daha zorludur. Onları Allah’tan (kurtaracak) hiçbir koruyucu da yoktur.

RA'D
13:34

وَلَعَذَابُ

veleǎƶābu

ve azabı ise

Dünya hayatında onlar için bir azap vardır, ahiretin azabı ise daha zorludur. Onları Allah’tan (kurtaracak) hiçbir koruyucu da yoktur.

HAC
22:2

عَذَابَ

ǎƶābe

azabı

Onu gördüğünüz gün, her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş görürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Allah’ın azabı pek şiddetlidir.

HAC
22:4

عَذَابِ

ǎƶābi

azabına

Ona yazılmıştır "Kim onu veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp-saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir."

HAC
22:9

عَذَابَ

ǎƶābe

azabını

Allah’ın yolundan saptırmak amacıyla ’gururla salınıp-kasılarak’ (bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır, kıyamet günü de yakıcı azabı ona taddıracağız.

HAC
22:18

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

Görmedin mi ki, gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah’a secde etmektedirler. Birçoğu üzerine azap hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.

HAC
22:22

عَذَابَ

ǎƶābe

azabını

Ne zaman ordan, sarsıcı-üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara) "Yakıcı azabı tadın" (denir).

HAC
22:25

عَذَابٍ

ǎƶābin

bir azab-

Gerçek şu ki, inkar edip Allah yolundan ve yerlilerle dışarıdan gelenler için eşit olarak (haram ve kıble) kıldığımız Mescid-i Haram’dan alıkoyanlara, orada zulmederek adaletten ayrılanlara acı bir azap taddırırız.

HAC
22:47

بِالْعَذَابِ

bil-ǎƶābi

azabı

Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, va’dine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin Rabbinin Katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.

HAC
22:55

عَذَابُ

ǎƶābu

azabı

İnkar edenler ise, kıyamet-saati onlara apansız gelinceye veya kesintiye uğramış (akim, verimsiz) bir günün azabı onlara yetişinceye kadar ondan (Kur’an’dan) yana şüphe içinde sür-git kalacaklardır.

HAC
22:57

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar; artık onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.

İNSAN
76:31

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

Dilediğini Kendi rahmetine sokar. Zalimlere ise, onlar için acı bir azap hazırlamıştır.

BAKARA
2:7

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır.

BAKARA
2:10

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır.

BAKARA
2:49

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabın

Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.

BAKARA
2:85

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabın

Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.

BAKARA
2:86

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.

BAKARA
2:90

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab vardır

Allah’ın kullarından, dilediğine Kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini ’kıskanarak ve hakka baş kaldırarak’ Allah’ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır.

BAKARA
2:96

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azab-

Andolsun, onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını görendir.

BAKARA
2:104

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Ey iman edenler, "Raina-Bizi güt, bize bak" demeyin. "Unzurna-Bizi gözet" deyin ve dinleyin. Kafirler için acı bir azap vardır.

BAKARA
2:114

عَذَابٌ

ǎƶābun

azap

Allah’ın mescidlerinde O’nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azap vardır.

BAKARA
2:126

عَذَابِ

ǎƶābi

azabına

Hani İbrahim "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah’a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah "Sadece inananları değil) inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti.

BAKARA
2:162

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

Onda (lanette) süresiz kalacaklardır, onlardan azap hafifletilmez ve onlar gözetilmezler.

BAKARA
2:165

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını ’eş ve ortak’ tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah’a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah’ın olduğunu ve Allah’ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi.

BAKARA
2:165

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azabı

İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını ’eş ve ortak’ tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah’a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah’ın olduğunu ve Allah’ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi.

BAKARA
2:166

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Öyle ki (o gün) kendilerine tabi olunanlar, kendilerine tabi olanlardan uzaklaşıp-kaçmışlardır. (Artık) Onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp-kopmuştur.

BAKARA
2:174

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Allah’ın indirdiği Kitap’tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır.

BAKARA
2:175

وَالْعَذَابَ

vel’ǎƶābe

ve azab

Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!

BAKARA
2:178

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır.

BAKARA
2:201

عَذَابَ

ǎƶābe

azabından

Onlardan öylesi de vardır ki "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der.

BAKARA
2:284

وَيُعَذِّبُ

ve yuǎƶƶibu

azabeder

Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Allah, herşeye güç yetirendir.

ENFAL
8:14

عَذَابَ

ǎƶābe

azabı

İşte bu sizin; tadın bunu. İnkara sapanlara bir de ateş azabı vardır.

ENFAL
8:32

بِعَذَابٍ

biǎƶābin

bir azab

Bir de "Ey Allah’ımız, eğer bu (Kur’an) bir gerçek olarak Senin Katından ise, gökyüzünden üstümüze taş yağdır veya acı bir azap getir (bakalım)." demişlerdi.

ENFAL
8:33

لِيُعَذِّبَهُمْ

liyuǎƶƶibehum

onlara azab edecek

Oysa sen içlerinde bulunduğun sürece, Allah onları azaplandıracak değildir. Ve onlar, bağışlanma dilemektelerken de, Allah onları azaplandıracak değildir.

ENFAL
8:33

مُعَذِّبَهُمْ

muǎƶƶibehum

onlara azab edecek

Oysa sen içlerinde bulunduğun sürece, Allah onları azaplandıracak değildir. Ve onlar, bağışlanma dilemektelerken de, Allah onları azaplandıracak değildir.

ENFAL
8:34

يُعَذِّبَهُمُ

yuǎƶƶibehumu

azabetmesin?

Onlar, Mescid-i Haram’dan (insanları) alıkoyarlarken ve onun (gerçek ve layık) koruyucuları değilken Allah, ne diye onları azaplandırmasın? Onun (asıl) koruyucularıyalnızca korkup-sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler.

ENFAL
8:35

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Onların Beyt(-i Şerif) önündeki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. Artık inkar ettikleriniz dolayısıyla tadın azabı.

ENFAL
8:50

عَذَابَ

ǎƶābe

azabını

Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak "Yakıcı azabı tadın" diye o inkar edenlerin canlarını alırken görmelisin.

ENFAL
8:68

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Eğer Allah’ın geçmişte bir yazması (söz vermesi) olmasaydı, aldıklarınıza karşılık size gerçekten büyük bir azap dokunurdu.

ÂL-I İMRAN
3:4

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Bundan (Kur’an’dan) önce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler. Doğruyu yanlıştan ayıran (Furkan)ı da indirdi. Gerçek şu ki, Allah’ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah güçlüdür, intikam alıcıdır.

ÂL-I İMRAN
3:16

عَذَابَ

ǎƶābe

azabından

Onlar "Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler;

ÂL-I İMRAN
3:21

بِعَذَابٍ

biǎƶābin

bir azabı

Allah’ın ayetlerini inkar edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele.

ÂL-I İMRAN
3:56

فَأُعَذِّبُهُمْ

feuǎƶƶibuhum

onlara azabedeceğim

"İnkar edenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azapla azaplandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur."

ÂL-I İMRAN
3:56

عَذَابًا

ǎƶāben

azapla

"İnkar edenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azapla azaplandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur."

ÂL-I İMRAN
3:77

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Allah’ın ahdini ve yeminlerini az bir değere karşılık satanlar... İşte onlar; onlar için ahirette hiçbir pay yoktur, kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz, onları gözetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır.

ÂL-I İMRAN
3:88

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

İçinde temelli kalıcıdırlar. Onların azabı hafifletilmez ve onlar gözetilmezler.

ÂL-I İMRAN
3:91

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Şüphesiz küfredip kafir olarak ölenler, bunların hiçbirisinden, yeryüzü dolusu altını olsa -bunu fidye olarak verse de- kesin olarak kabul edilmez. Onlar için acı bir azap vardır ve onların yardımcıları yoktur.

ÂL-I İMRAN
3:105

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.

ÂL-I İMRAN
3:106

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri kapkara-kesilecek olanlara "İmanınızdan sonra inkar ettiniz, öyle mi? Öyleyse inkar etmenize karşılık olarak azabı tadın" (denilir).

ÂL-I İMRAN
3:128

يُعَذِّبَهُمْ

yuǎƶƶibehum

onlara azab eder

(Allah’ın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azaplandırması işinden sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur.

ÂL-I İMRAN
3:129

وَيُعَذِّبُ

ve yuǎƶƶibu

ve azabeder

Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ındır. Kimi dilerse bağışlar, kimi dilerse azaplandırır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

ÂL-I İMRAN
3:176

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Küfürde ’büyük çaba harcayanlar’ seni üzmesin. Çünkü onlar, Allah’a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azap vardır.

ÂL-I İMRAN
3:177

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Onlar, imana karşılık küfrü satın alanlardır. Onlar, Allah’a hiçbir şeyle zarar veremezler. Onlar için acıklı bir azap vardır.

ÂL-I İMRAN
3:178

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, Biz onlara, ancak günahları daha da artsın, diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.

ÂL-I İMRAN
3:181

عَذَابَ

ǎƶābe

azabını

Andolsun; "Gerçek, Allah fakirdir, biz ise zenginiz" diyenlerin sözlerini Allah işitmiştir. Onların bu sözlerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve "Yakıcı olan azabı tadın" diyeceğiz.

ÂL-I İMRAN
3:188

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azab-

Getirdikleriyle sevinen ve yapmadıkları şeyler nedeniyle övülmekten hoşlananları (kazançlı) sayma; onları azaptan kurtulmuş olarak sayma. Onlar için acı bir azap vardır.

ÂL-I İMRAN
3:188

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Getirdikleriyle sevinen ve yapmadıkları şeyler nedeniyle övülmekten hoşlananları (kazançlı) sayma; onları azaptan kurtulmuş olarak sayma. Onlar için acı bir azap vardır.

ÂL-I İMRAN
3:191

عَذَابَ

ǎƶābe

azabından

Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru."

HAŞR
59:3

لَعَذَّبَهُمْ

leǎƶƶebehum

mutlaka onlara azabederdi

Eğer Allah, onlara sürgünü yazmamış olsaydı, muhakkak onları (yine) dünyada azaplandırırdı. Ahirette ise onlar için ateş azabı vardır.

HAŞR
59:3

عَذَابُ

ǎƶābu

azabı

Eğer Allah, onlara sürgünü yazmamış olsaydı, muhakkak onları (yine) dünyada azaplandırırdı. Ahirette ise onlar için ateş azabı vardır.

HAŞR
59:15

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Kendilerinden önce yakın geçmişte olanların durumu gibi; onlar, yaptıklarının sonucunu tadmışlardır. Onlara acı bir azap vardır.

AHZAB
33:8

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

Doğru olanlara doğruluk (ve bağlılık)larını (Allah’ın) sorması için. Kafirlere ise acı bir azap hazırlamıştır.

AHZAB
33:24

وَيُعَذِّبَ

ve yuǎƶƶibe

ve azabetsin

Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafaatlandıracak, münafıkları da dilerse azaplandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

AHZAB
33:30

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

Ey peygamberin kadınları, sizden kim açık bir çirkin-utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat olarak artırılır. Bu da Allah’a göre pek kolaydır.

AHZAB
33:57

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

Gerçek şu ki, Allah’a ve elçisine eziyet edenler; Allah, onlara dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için aşağılatıcı bir azap hazırlanmıştır.

AHZAB
33:68

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azab-

"Rabbimiz, onlara azaptan iki katını ver ve büyük bir lanet ile lanet et."

AHZAB
33:73

لِيُعَذِّبَ

liyuǎƶƶibe

azab etsin diye

Şundan ki Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandıracak; mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

NISA
4:14

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Kim Allah’a ve elçisine isyan eder ve onun sınırlarını aşarsa, onu da içinde ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.

NISA
4:18

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

Tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır.

NISA
4:25

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

yapılan işkencenin

İçinizden özgür mü’min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

NISA
4:37

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

Onlar, cimrilikte bulunurlar, insanlara da cimriliği emreder (önerir)ler. Allah’ın fazlından kendilerine verdiğini gizli tutarlar. Biz o kafirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır.

NISA
4:56

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Ayetlerimize karşı inkara sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

NISA
4:93

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

Kim bir mü’mini kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse cezası, içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazaplanmış, onu lanetlemiş ve ona büyük bir azap hazırlamıştır.

NISA
4:102

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

İçlerinde olup onlara namazı kıldırdığında, onlardan bir grup, seninle birlikte dursun ve silahlarını (yanlarına) alsın; böylece onlar secde ettiklerinde, arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip seninle namaz kılsınlar, onlar da ’korunma araçlarını’ ve silahlarını alsınlar. Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirler için aşağılatıcı bir azap hazırlamıştır.

NISA
4:138

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azabın

Münafıklara müjde ver Onlar için gerçekten acıklı bir azap vardır.

NISA
4:147

بِعَذَابِكُمْ

biǎƶābikum

size azabetmeyi

Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah azabınızla ne yapsın? Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir.

NISA
4:151

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

İşte bunlar, gerçekten kafir olanlardır. Kafirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır.

NISA
4:161

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

Ondan nehyedildikleri halde faiz almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri nedeniyle (öyle yaptık.) Onlardan kafir olanlara pek acıklı bir azap hazırlamışızdır.

NISA
4:173

فَيُعَذِّبُهُمْ

feyuǎƶƶibuhum

azabedecektir

Ama iman edenler ve salih amellerde bulunanlar, onlara ecirlerini eksiksiz ödeyecek ve onlara Kendi fazlından ekleyecektir de. Çekimser davrananlar ve büyüklenenler, onları acıklı bir azapla azaplandıracaktır ve kendileri için Allah’tan başka bir (vekil) koruyucu dost ve yardımcı bulamayacaklardır.

NISA
4:173

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azapla

Ama iman edenler ve salih amellerde bulunanlar, onlara ecirlerini eksiksiz ödeyecek ve onlara Kendi fazlından ekleyecektir de. Çekimser davrananlar ve büyüklenenler, onları acıklı bir azapla azaplandıracaktır ve kendileri için Allah’tan başka bir (vekil) koruyucu dost ve yardımcı bulamayacaklardır.

TALAK
65:8

وَعَذَّبْنَاهَا

ve ǎƶƶebnāhā

ve ona azabettik

Ülkelerden niceleri vardır ki, Rablerinin ve O’nun elçilerinin emrine karşı gelip azmışlar, böylece Biz de onları çetin bir hesaba çekmişiz ve onları benzeri görülmedik bir azapla azaplandırmışız.

TALAK
65:8

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azabla

Ülkelerden niceleri vardır ki, Rablerinin ve O’nun elçilerinin emrine karşı gelip azmışlar, böylece Biz de onları çetin bir hesaba çekmişiz ve onları benzeri görülmedik bir azapla azaplandırmışız.

TALAK
65:10

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

Allah, onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır; öyleyse ey iman eden temiz akıl sahipleri, Allah’tan korkun. Doğrusu Allah, size bir zikir (uyaran, hatırlatan ve öğüt veren Kur’an) indirmiştir.

NUR
24:2

عَذَابَهُمَا

ǎƶābehumā

onlara yapılan azaba

Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek (celde) vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onlara Allah’ın dini(ni uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın; onlara uygulanan cezaya mü’minlerden bir grup da şahit bulunsun.

NUR
24:8

الْعَذَابَ

l-ǎƶābe

azabı

Onun (kadının) da dört kere Allah adına (yeminle) onun (kocasının) hiç şüphesiz yalan söyleyenlerden olduğuna şahidlik etmesi kendisinden cezayı uzaklaştırır.

NUR
24:11

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab (vardır)

Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır.

NUR
24:14

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Eğer Allah’ın dünyada ve ahirette sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız dedikodudan dolayı size büyük bir azap dokunurdu.

NUR
24:19

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Çirkin utanmazlıkların (fuhşun) iman edenler içinde yaygınlaşmasından hoşlananlara, dünyada ve ahirette acıklı bir azap vardır. Allah bilir, siz ise bilmiyorsunuz.

NUR
24:23

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Namus sahibi, bir şeyden habersiz, mü’min kadınlara (zina suçu) atanlar, dünyada ve ahirette lanetlenmişlerdir. Ve onlar için büyük bir azap vardır.

NUR
24:63

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azabın

Elçinin çağırmasını, kendi aranızda kiminizin kimini çağırması gibi saymayın. Allah, sizden bir diğerinizi siper ederek kaçanları gerçekten bilir. Böylece onun emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir fitnenin isabet etmesinden veya onlara acı bir azabın çarpmasından sakınsınlar.

MÜCADELE
58:4

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Ancak buna (imkan) bulamayanlar (için de) birbirleriyle temas etmeden önce, kesintisiz iki ay oruç (yüklenmiştir); buna güç yetiremeyenler altmış yoksulu doyursun. Bu (kolaylık), Allah’a ve O’nun Resûlü’ne iman etmeniz dolayısıyladır. Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır. Kafirler içinse acı bir azap vardır.

MÜCADELE
58:5

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Gerçekten Allah’a ve Resûlü’ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar, kendilerinden öncekilerin alçaltılması gibi alçaltılmışlardır. Oysa Biz apaçık ayetler indirdik. Kafirler için küçültücü bir azap vardır.

MÜCADELE
58:8

يُعَذِّبُنَا

yuǎƶƶibunā

bize azab etmeli

’Gizli toplantıların fısıldaşmalarından’ (kulis) men’ edilip sonra men’ edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve Peygamber’e isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman, seni Allah’ın selamladığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine "Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azap etse ya." derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir.

MÜCADELE
58:15

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azab

Allah, onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Doğrusu onların yaptıkları ne kötüdür.

MÜCADELE
58:16

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Onlar, yeminlerini bir siper edindiler, böylece Allah’ın yolundan alıkoydular. Artık onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

TEĞABUN
64:5

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Bundan önce inkar edenlerin haberi size gelmedi mi? İşte onlar, işlerinin vebalini taddılar. Onlara acı bir azap vardır.

SAF
61:10

عَذَابٍ

ǎƶābin

azab-

Ey iman edenler, sizi acı bir azaptan kurtaracak bir ticareti haber vereyim mi?

FETIH
48:6

وَيُعَذِّبَ

ve yuǎƶƶibe

ve azabetsin diye

Bir de; kötü bir zan ile zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azaplandırması için. O kötülük çemberi, tepelerine insin. Allah, onlara karşı gazablanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür.

FETIH
48:14

وَيُعَذِّبُ

ve yuǎƶƶibu

ve azab eder

Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır; dilediğine mağfiret eder, dilediğini azaplandırır. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

FETIH
48:16

يُعَذِّبْكُمْ

yuǎƶƶibkum

size azabeder

Bedevilerden geride bırakılanlara de ki "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) Müslüman olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Allah, size güzel bir ecir verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz, sizi acı bir azap ile azaplandırır."

FETIH
48:16

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azapla

Bedevilerden geride bırakılanlara de ki "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) Müslüman olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Allah, size güzel bir ecir verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz, sizi acı bir azap ile azaplandırır."

FETIH
48:17

يُعَذِّبْهُ

yuǎƶƶibhu

onu azablandırır

Kör olana güçlük (sorumluluk) yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. Kim Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederse, (Allah) onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de sırt çevirirse, onu acı bir azap ile azaplandırır.

FETIH
48:17

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azaba

Kör olana güçlük (sorumluluk) yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. Kim Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederse, (Allah) onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de sırt çevirirse, onu acı bir azap ile azaplandırır.

FETIH
48:25

لَعَذَّبْنَا

leǎƶƶebnā

elbette azab ederdik

Ki onlar, inkar ettiler, sizi Mescid-i Haram’dan ve durdurulmakta (bekletilmekte) olan hediyeleri (kurbanları), yerlerine varmaktan alıkoydular. Eğer kendilerini bilmediğiniz mü’min erkekler ve mü’min kadınları, bilgisizlik dolayısıyla darmadağın edip de bu yüzden size ’dayanılmaz bir sıkıntı’ dokunmayacak olsaydı (o zaman durum farklı olurdu. Durumunun böyle olması,) Allah’ın dilediğini rahmetine sokması içindir. Eğer (karışık yaşayan mü’minler), seçilip ayrılmış olsalardı, muhakkak içlerinden inkar edenleri acı bir azap ile azaplandırırdık.

FETIH
48:25

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azabla

Ki onlar, inkar ettiler, sizi Mescid-i Haram’dan ve durdurulmakta (bekletilmekte) olan hediyeleri (kurbanları), yerlerine varmaktan alıkoydular. Eğer kendilerini bilmediğiniz mü’min erkekler ve mü’min kadınları, bilgisizlik dolayısıyla darmadağın edip de bu yüzden size ’dayanılmaz bir sıkıntı’ dokunmayacak olsaydı (o zaman durum farklı olurdu. Durumunun böyle olması,) Allah’ın dilediğini rahmetine sokması içindir. Eğer (karışık yaşayan mü’minler), seçilip ayrılmış olsalardı, muhakkak içlerinden inkar edenleri acı bir azap ile azaplandırırdık.

MAIDE
5:18

يُعَذِّبُكُمْ

yuǎƶƶibukum

size azabediyor

Yahudi ve Hıristiyanlar "Biz Allah’ın çocuklarıyız ve sevdikleriyiz" dedi. De ki "Peki, ne diye sizi günahlarınızdan dolayı azaplandırıyor? Hayır, siz O’nun yarattığından birer beşersiniz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Göklerin, yerin ve bunların arasındakilerin tümünün mülkü Allah’ındır. Son varış O’nadır."

MAIDE
5:18

وَيُعَذِّبُ

ve yuǎƶƶibu

ve azabeder

Yahudi ve Hıristiyanlar "Biz Allah’ın çocuklarıyız ve sevdikleriyiz" dedi. De ki "Peki, ne diye sizi günahlarınızdan dolayı azaplandırıyor? Hayır, siz O’nun yarattığından birer beşersiniz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Göklerin, yerin ve bunların arasındakilerin tümünün mülkü Allah’ındır. Son varış O’nadır."

MAIDE
5:33

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Allah’a ve Resûlü’ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için büyük bir azap vardır.

MAIDE
5:36

عَذَابِ

ǎƶābi

azabına karşılık

Gerçek şu ki, inkar edenler, yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa, bununla da kıyamet gününün azabından (kurtulmak için) fidye vermeye kalkışsalar, yine onlardan kabul edilmez. Onlar için acı bir azap vardır.

MAIDE
5:36

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Gerçek şu ki, inkar edenler, yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa, bununla da kıyamet gününün azabından (kurtulmak için) fidye vermeye kalkışsalar, yine onlardan kabul edilmez. Onlar için acı bir azap vardır.

MAIDE
5:37

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

(Orda) Ateşten çıkmak isterler, ama ondan çıkacak değiller. Onlar için sürekli bir azap vardır.

MAIDE
5:40

يُعَذِّبُ

yuǎƶƶibu

azabeder

Göklerin ve yerin mülkünün Allah’a ait olduğunu bilmiyor musun? O, kimi dilerse azaplandırır, kimi dilerse bağışlar. Allah, herşeye güç yetirendir.

MAIDE
5:41

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Ey peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla "İnandık" diyenlerle Yahudilerden küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, "Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının" derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Allah’tan hiçbir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah’ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette onlar için büyük bir azap vardır.

MAIDE
5:73

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Andolsun, "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir İlah’tan başka İlah yoktur. Eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan inkar edenlere mutlaka (acı) bir azap dokunacaktır.

MAIDE
5:80

الْعَذَابِ

l-ǎƶābi

azab

Onlardan çoğunun inkara sapanlarla dostluklar kurduklarını görürsün. Kendileri için nefislerinin takdim ettiği şey ne kötüdür. Allah onlara gazablandı ve onlar azapta ebedi kalacaklardır.

MAIDE
5:94

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Ey iman edenler, Allah görünmezlikte (gaybte) Kendisi’nden kimin korktuğunu ortaya çıkarmak için ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği avdan bir şeyle andolsun sizi deneyecektir. Artık kim bundan sonra haddi aşarsa, onun için acı bir azap vardır.

MAIDE
5:115

أُعَذِّبُهُ

uǎƶƶibuhu

ona azab ederim

Allah demişti ki "Şüphesiz Ben bunu size indireceğim. Artık sonra sizden kim inkar ederse, Ben onu gerçekten alemlerden hiç kimseyi azaplandırmayacağım bir azapla azaplandıracağım."

MAIDE
5:115

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azapla

Allah demişti ki "Şüphesiz Ben bunu size indireceğim. Artık sonra sizden kim inkar ederse, Ben onu gerçekten alemlerden hiç kimseyi azaplandırmayacağım bir azapla azaplandıracağım."

MAIDE
5:115

أُعَذِّبُهُ

uǎƶƶibuhu

azab etmediğim

Allah demişti ki "Şüphesiz Ben bunu size indireceğim. Artık sonra sizden kim inkar ederse, Ben onu gerçekten alemlerden hiç kimseyi azaplandırmayacağım bir azapla azaplandıracağım."

MAIDE
5:118

تُعَذِّبْهُمْ

tuǎƶƶibhum

onlara azabedersen

Eğer onları azaplandırırsan, şüphesiz onlar Senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz Aziz olan, hakim olan Sensin Sen."

HADID
57:13

الْعَذَابُ

l-ǎƶābu

azab

O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki "(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır.

HADID
57:20

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, ’(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama’, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir ’çoğalma-tutkusu’dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah’tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.

TEVBE
9:3

بِعَذَابٍ

biǎƶābin

bir azabı

Ve büyük Hacc (Hacc-ı Ekber) günü, Allah’tan ve Resûlü’nden insanlara bir duyuru Kesin olarak Allah, müşriklerden uzaktır, O’nun Resûlü de… Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah’ı elbette aciz bırakacak değilsiniz. İnkar edenleri acı bir azapla müjdele.

TEVBE
9:14

يُعَذِّبْهُمُ

yuǎƶƶibhumu

onlara azabetsin

Onlarla çarpışınız. Allah, onları sizin ellerinizle azaplandırsın, hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin, mü’minler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun.

TEVBE
9:26

وَعَذَّبَ

ve ǎƶƶebe

ve azab etti

(Bundan) Sonra Allah, elçisi ile mü’minlerin üzerine ’güven duygusu ve huzur’ indirdi, sizin görmediğiniz orduları indirdi ve inkar edenleri azaplandırdı. Bu, inkarcıların cezasıdır.

TEVBE
9:34

بِعَذَابٍ

biǎƶābin

bir azabı

Ey iman edenler, gerçek şu ki, (Yahudi) bilginlerinden ve (Hıristiyan) rahiplerinden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah’ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele.

TEVBE
9:39

يُعَذِّبْكُمْ

yuǎƶƶibkum

size azabeder

Eğer savaşa kuşanıp-çıkmazsanız, O sizi pek acı bir azapla azaplandıracak ve yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir. Siz O’na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah, herşeye güç yetirendir.

TEVBE
9:39

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azapla

Eğer savaşa kuşanıp-çıkmazsanız, O sizi pek acı bir azapla azaplandıracak ve yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir. Siz O’na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah, herşeye güç yetirendir.

TEVBE
9:52

بِعَذَابٍ

biǎƶābin

bir azab

De ki "Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de, Allah’ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz. Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz.

TEVBE
9:55

لِيُعَذِّبَهُمْ

liyuǎƶƶibehum

onlara azabetmeyi

Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister.

TEVBE
9:61

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

İçlerinden Peygamberi incitenler ve "O (her sözü dinleyen) bir kulaktır" diyenler vardır. De ki "O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah’a iman eder, mü’minlere inanıp-güvenir ve sizden iman edenler için bir rahmettir. Allah’ın elçisine eziyet edenler... Onlar için acı bir azap vardır."

TEVBE
9:66

نُعَذِّبْ

nuǎƶƶib

azab edeceğiz

Özür belirtmeyiniz. Siz, imanınızdan sonra inkara saptınız. Sizden bir topluluğu bağışlasak da, bir topluluğunuzu gerçekten suçlu-günahkar olmaları nedeniyle azaplandıracağız.

TEVBE
9:68

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Allah, erkek münafıklara da, kadın münafıklara da ve (bütün) kafirlere, içinde ebedi kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. Bu, onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir ve onlar için sürekli bir azap vardır.

TEVBE
9:74

يُعَذِّبْهُمُ

yuǎƶƶibhumu

onlara azabedecektir

Allah’a and içiyorlar ki (o inkar sözünü) söylemediler. Oysa andolsun, onlar inkar sözünü söylemişlerdir ve İslamlıklarından sonra inkara sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye yeltenmişlerdir. Oysa intikama kalkışmalarının, kendilerini Allah’ın ve elçisinin bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu. Eğer tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur, eğer yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de acı bir azapla azaplandırır. Onlar için yeryüzünde bir koruyucu-dost ve bir yardımcı yoktur.

TEVBE
9:74

عَذَابًا

ǎƶāben

bir azapla

Allah’a and içiyorlar ki (o inkar sözünü) söylemediler. Oysa andolsun, onlar inkar sözünü söylemişlerdir ve İslamlıklarından sonra inkara sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye yeltenmişlerdir. Oysa intikama kalkışmalarının, kendilerini Allah’ın ve elçisinin bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu. Eğer tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur, eğer yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de acı bir azapla azaplandırır. Onlar için yeryüzünde bir koruyucu-dost ve bir yardımcı yoktur.

TEVBE
9:79

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Sadakalar konusunda, mü’minlerden ek bağışlarda bulunanlarla emeklerinden (cehdlerinden) başkasını bulamayanları yadırgayarak bunlarla alay edenler; Allah (asıl) onları alay konusu kılmıştır ve onlar için acı bir azap vardır.

TEVBE
9:85

يُعَذِّبَهُمْ

yuǎƶƶibehum

onlara azabetmeyi

Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azaplandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor.

TEVBE
9:90

عَذَابٌ

ǎƶābun

bir azab

Bedevilerden özür belirtenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah’a ve elçisine yalan söyleyenler de oturup kaldı. Onlardan inkar edenlere pek acı bir azap isabet edecektir.

TEVBE
9:101

سَنُعَذِّبُهُمْ

senuǎƶƶibuhum

onlara azabedeceğiz

Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, Biz onları biliriz. Biz onları iki kere azaplandıracağız, sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler.

TEVBE
9:101

عَذَابٍ

ǎƶābin

azaba

Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, Biz onları biliriz. Biz onları iki kere azaplandıracağız, sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler.

TEVBE
9:106

يُعَذِّبُهُمْ

yuǎƶƶibuhum

onlara azabeder

Diğer bir kısmı, Allah’ın emri için ertelenmişlerdir. O, bunları, ya azaplandıracak veya tevbelerini kabul edecektir. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.