Mustafa İslamoğlu 

1. Şahit olsun sıra sıra dizenler ve dizilenler,

2. Vazgeçirip set çekenler,

3. Uyarmak için peşpeşe gelenler...

4. Elbet, ilahınızın bir tek olduğunda şüphe yoktur;

5. gökleri, yerin ve onların arasındaki her şeylerin Rabbi; ve bütün doğuların Rabbi.

6. Şüphesiz Biz, yerin en yakın göğünü yıldızların güzelliğiyle süsledik;

7. üstelik (onları) her isyankar Şeytanın tasallutundan koruduk,

8. ki yüce katın sakinlerini dinleme (girişiminde) bulunamasınlar ve her yandan yüz geri edilsinler;

9. (dünyada) dışlansınlar ve (ahirette de) sürekli bir azaba mahkum olsunlar;

10. ancak bir (bilgi) kırıntısı kapanlar olursa, onlar da delik deşik eden bir ateş korunun pençesine düşsünler.

11. Onlardan şu sorunun cevabını iste "Kendileri yaratılışça (takdir ettiğimizden) daha üstün ve güçlü müdürler, yoksa Bizim yarattığımız (ve çok iyi bildiğimiz Şeytansı) birileri midir? Açık gerçek şu ki, onları konsantre bir balçık türünden yaratan Biziz.

12. Ama hayır, sen hayranlık ve şaşkınlık duyarken, onlar işin şakasındalar;

13. hatırlatıldığı zaman da öğüt almazlar;

14. ve bir ayet gördüklerinde küçümsemeye kalkarlar;

15. ve derler ki "Açıkca bu, büyü(leyici söz)den başka bir şey değil

16. ne yani, biz ölüp gittikten, toza toprağa karışmış bir iskelet halini aldıktan sonra tekrar mı diriltileceğiz?

17. Yani, önden giden atalarımız da mı?"

18. "Evet" de, "Hem de rezil rüsva bir halde!"

19. Nitekim o (gün) bir tek sarsıcı komut yankılanır ve işte o an onlar bön bön bakakalır;

20. ve "Eyvah! Bu, işte o Hesap Günü budur!" derler.

21. İşte bu, yalanlayıp durduğunuz (iyi ile kötünün) arasını ayırma günüdür

22. Toplayın bütün o zalimleri, onların türdeşlerini ve kulluk ettikleri her şeyi!

23. Allah`tan başka her şeyi... Ve hepsini gözleri fal taşı gibi açacak bir ateşe yönlendirin;

24. ve onları orada alıkoyun çünkü onlar sorgulanacaklar!

25. (Denilecek ki) "Ne oldu, neden birbirinize yardım etmiyorsunuz?"

26. Ama hayır, onlar o gün Allah`a ister istemez teslim olacaklar.

27. Ve birbirlerine yönelerek başlayacaklar hesap sormaya...

28. (Bir kısmı) şöyle diyecek "Siz bize hep suret-i haktan görünerek yanaşırdınız."

29. (Diğerleri) "Asla" diyecekler, "Siz zaten hiç inanmamıştınız!

30. Hem bizim sizi zorlayacak bir gücümüz de yoktur bilakis siz küstah ve azgın bir topluluktunuz!

31. Fakat şimdi Rabbimizin sözü hepimizin aleyhine gerçekleşti hepimiz (yaptıklarımızın) acısını elbette tadacağız.

32. Fakat biz sizi (aldatmadık), açıkca saptırdık; çünkü biz zaten sapıtmış kimselerdik.

33. Şu halde onlar o gün azapta da ortak olacaklar;

34. çünkü Biz suçu tabiat haline getirenlere işte böyle davranacağız.

35. Şu bir gerçek ki, ne zaman kendilerine "Allah`tan başka ilah yoktur" denilmişse, mutlaka küstahça kibirlenmişler

36. ve "Ne yani, şimdi kalkıp da mecnun bir şairin sözüne uyup ilahlarımızı mı terk edelim?" demişlerdir.

37. Hayır! Bilakis o, hakikati getirmiş ve (önceki) elçileri tasdik etmiştir.

38. Şu kesin ki siz, acıklı bir azabı hak ettiniz;

39. ve yaptıklarınızın dışında bir şeyle cezalandırılmayacaksınız.

40. Ancak, imanını saf ve temiz tutma çabalarını Allah`ın desteklediği kulları hariç

41. işte onlar için (ahirette) belirlenmiş bir rızık vardır;

42. lezzet kaynağı her tür ürün... Zira onlar (tarifsiz bir) ikrama mazhar olacaklar;

43. nimetlerle tıka basa dolu olan cennetlerde;

44. muhteşem tahtlarda birbirlerini sevgi dolu gözlerle süzerek...

45. Aralarında kaynağından doldurulmuş kadehlerle kendilerine servis yapılacak;

46. içenlere tarifsiz bir lezzet veren berraklıkta olacak;

47. ne zahmet verecek ne de sarhoş edecek;

48. ve yanlarında gözü dışarıda olmayan tatlı bakışlı eşler;

49. sanki kumda gizlenmiş deve kuşu yumurtaları gibi kusursuz...

50. İşte onlar da (berikiler gibi) birbirlerine yönelerek sualler soracaklar.

51. İçlerinden biri diyecek ki "Bir zamanlar benim bir arkadaşım vardı;

52. bana, "Sahi, sen gerçekten de onun doğruluğunu tasdik mi ediyorsun?" derdi;

53. "Ne yani, biz ölüp gittikten, toza toprağa karışmış bir iskelet halini aldıktan sonra hesap vereceğiz, öyle mi?" (diye eklerdi).

54. (Sözüne devamla) sordu "Onun halini görmek ister misin?"

55. Bunun üzerine bakar ve onu dehşet verici bir ateşin göbeğinde görür.

56. "Aman Allah`ım!" der, "Az kalsın beni mahvedecektin!

57. Eğer Rabbimin yardımı olmasaydı, ben de burada tutulanlardan olmuştum!

58. (Cennet arkadaşlarına yönelerek) "Biz bir daha asla ölmeyeceğiz, değil mi?

59. (Ölüm) sadece şu ilk ölümümüzdü; ve biz artık asla azaba uğratılmayacağız (değil mi)?

60. Hiç kuşkusuz budur o çok büyük kazanç, o çok büyük başarı.

61. İnsan, bir kazanç, bir başarı için çalışacaksa, ancak böyle bir kazanç ve başarı için çalışmalı.

62. Şimdi konuğu böyle ağırlamak mı iyidir, yoksa zehir zakkumla (ağırlamak) mı?

63. Şüphe yok ki Biz onu zalimler için bir imtihan vesilesi kıldık.

64. Elbet o cehennemin ta orta yerinde yetişen bir ağaçtır;

65. tomurcukları, yeleli yılanların başları gibi (albenili)dir;

66. ve onlar kesinlikle ondan yemeye ve karınlarını onunla tıka basa doldurmaya mecburdurlar;

67. sonra, onun üstüne bir de yürek dağlayıp iç kaldıran bir kokteyl yudumlayacaklar;

68. neticede son durakları, elbet gözleri faltaşı gibi açan ateş olacaktır.

69. Çünkü onlar sapık atalarının başlarına sardığı geleneği izlediler;

70. fakat kendileri atalarının izinden akılsızca seğirtiyorlar!

71. Doğrusu, onlardan öncekilerin çoğu da sapmıştı.

72. Ve elbette onların arasına da uyarıcılar göndermiştik

73. dön de bir bak şu uyarılmış olanların akıbeti nasılmış?

74. Bunun tek istisnası var imanını saf ve temiz tutma çabalarını Allah`ın desteklediği samimi kullar!

75. Doğrusu, (onlardan biri olan) Nuh da bizden imdat dilemişti; ve onun imdadına derhal yetişmemiz de güzeldi

76. zira onu ve (inanç) ailesini büyük bir badireden kurtarmıştık;

77. onun (inanç) soyunu da baki kıldık

78. geriden gelenlerin zihninde ona dair (örnek) bir hatıra bıraktık

79. Bütün milletler arasında Nuh`a selam olsun!

80. Elbet Biz, iyi olup güzel davrananları işte böyle ödüllendiririz;

81. çünkü o, Bizim gerçek iman sahibi kullarımızdandı;

82. nihayet (inkarda direnen) diğerlerini boğulmaya terk ettik.

83. Ve onun tarafında saf tutanlardan biri de elbet İbrahim idi

84. Hani o Rabbine arı duru bir kalp ile yönelmişti;

85. o zaman babasına ve kavmine şöyle demişti "Sizler nelere tapıyorsunuz böyle?

86. Ne yani! Allah`ı bırakıp da uyduruk ilahlara tapmakta ısrar mı ediyorsunuz?

87. Sahi siz, alemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?"

88. Ardından yıldızlara bir göz attı

89. ve "Ben rahatsızım!" dedi.

90. Bunun üzerine etrafındakiler, ondan yüz çevirip gittiler.

91. Derken o, onların putlarına usulca yaklaştı ve "Ne! Yoksa (önünüze konulanlardan) yemiyor musunuz?" dedi (ve ekledi)

92. "Size ne oldu böyle, yoksa konuşamıyor musunuz?"

93. Ve onların üzerine abanıp bütün gücüyle vurmaya başladı.

94. Derken etraftan koşarak başına üşüştüler.

95. O dedi ki "Elinizle yonttuklarınıza mı tapıyorsunuz?

96. Oysa sizi de yonttuklarınızı da yaratan Allah`tır."

97. Onlar "Onu (yakmak) için bir yapı yapın ve onu çılgınca yanan ateşin ortasına atın!" dediler.

98. Böylece ona zarar vermek istediler, ama biz onları rezil ettik.

99. Ve (İbrahim), "Ben Rabbime (kulluk edebileceğim bir yere) gideceğim, O bana yol gösterecektir" diyerek (şöyle yalvardı)

100. "Rabbim! Bana erdemli bir (evlat) bağışla!"

101. Bunun üzerine ona uyumlu ve olgun bir oğlan çocuğu müjdeledik.

102. Derken çocuk onun çaba ve tasasına ortak olacak olgunluğa eriştiğinde, (İbrahim) şöyle dedi "Yavrucuğum! Kendimi rüyada seni kurban ederken görüyorum; bir bak bakalım, sen bu işe ne dersin?" (Oğul) "Babacığım!" dedi, "Sana emredileni yap; inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın."

103. Sonunda o ikisi Allah`a teslimiyetlerinin bir gereği olarak (vardıkları sonuca) uydular ve (babası) onu yüzüstü yatırınca,

104. Biz kendisine "Ey İbrahim!" diye seslendik

105. "Artık rüyanı gerçekleştirmiş bulunuyorsun!" Nitekim Biz, iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz.

106. Hiç şüphesiz bu, elbet apaçık bir sınavdı.

107. Ve Biz ona fidye olarak muhteşem bir kurban verdik;

108. geriden gelen herkesin zihninde ona ilişkin (örnek) bir hatıra bıraktık

109. Selam olsun İbrahim`e!

110. İyileri Biz, işte böyle ödüllendiririz.

111. Zira o, Bizim gerçek mü`min kullarımızdan biriydi.

112. Bir de ona kendisini salih kullardan biri olan bir peygamberi, İshak`ı müjdeledik;

113. dahası onu ve İshak`ı mübarek kıldık ama o ikisinin soyundan dürüst ve erdemli olan da var, kendisine açıkça zulmeden de.

114. Doğrusu Biz Musa`ya ve Harun`a da lütufta bulunmuştuk

115. o ikisini ve onların kavmini büyük bir musibetten kurtarmıştık;

116. ve kendilerine yardım etmiştik de, sonunda galip gelen onlar olmuştu.

117. Onlara (hakkı batıldan seçip ayıran kitabı vermiş

118. ve o ikisini dosdoğru yola yöneltmiştik.

119. Nihayet geriden gelen herkesin zihninde o ikisine ilişkin (örnek) bir hatıra bıraktık

120. Selam olsun Musa ve Harun`a!

121. İyileri Biz işte böyle ödüllendiririz.

122. Zira onlar, Bizim gerçek mü`min kullarımız arasındaydılar.

123. Şüphe yok ki İlyas da elçilerden biriydi.

124. Hani kavmine demişti ki "Ne o, sorumluluğunuzu idrak etmemekte direnecek misiniz?

125. Ba`le yalvarıp yakararak, Sanatkarların Mükemmelini göz ardı edeceksiniz, öyle mi;

126. Allah`ı, hem sizin hem de önden giden atalarınızın Rabbi olanı?

127. Derken onu da yalanladılar; bu yüzden onlar elbette yargılanacaklar.

128. Ancak, Allah`ın inancını saf ve temiz tutma çabasını desteklediği samimi kullar hariç.

129. Ve geriden gelen herkesin zihninde ona ilişkin (örnek) bir hatıra bıraktık

130. Selam olsun İlyas ve onun takipçilerine!

131. İyileri Biz, işte böyle ödüllendiririz.

132. Zira onlar, Bizim gerçek mü`min kullarımız arasındaydılar.

133. Şüphe yok ki Lut da elçilerden biriydi.

134. (Kavmi helak) olduğu zaman, onu ve (inanç) ailesini toptan kurtarmıştık;

135. geride kalıp toz olmayı tercih eden yaşlı bir kadın dışında,

136. En sonunda, diğerlerinin tamamını kahrettik;

137. ve siz onların mekanlarından gelip geçmektesiniz; her sabah

138. ve her akşam... Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?

139. Şüphe yok ki Yunus da elçilerden biriydi.

140. Hani o efendisinden kaçan bir köle gibi ağzına kadar dolu bir gemiyle kaçmıştı.

141. Bunun ardından kur`a çekilmiş ve hayatı kayıp (denize atılmıştı).

142. Derken o derin bir pişmanlıkla kıvranır haldeyken iri balık tarafından yakalanmıştı.

143. Fakat o eğer Rabbinin yüceliğini sürekli hatırda tutan biri olmasaydı,

144. yeniden diriliş gününe kadar onun karnında olacaktı.

145. Sonunda Biz onu bitkin bir halde ıssız ve çorak bir kıyıya çıkarttık;

146. ve onun başucunda bodur ve bol hevenkli bir bitki yeşerttik.

147. Yine onu yüz bin, hatta daha fazla kişiye (yeniden) elçi gönderdik.

148. Bu kez onlar iman ettiler; bu yüzden Biz de onlara bir müddet müreffeh bir hayat yaşattık.

149. İmdi onlardan şu sorunun cevabını iste "Senin Rabbinin payına yalnızca kızlar onlara da oğullar düştü, öyle mi?

150. Yoksa melekleri dişiler olarak yarattık da, buna onlar mı tanık oldular?"

151. Bakın, işte bu tiplerin iftiraya düşkünlüklerinden dolayı ısrarla dedikleri şudur

152. "Allah doğurdu!" Onlar var ya onlar, kesinlikle yalan söylüyorlar.

153. Sahi, O kızları oğlanlara tercih mi etmiş?

154. Ne oluyor size, nasıl böyle hüküm verebiliyorsunuz?

155. Hiç mi düşünmüyorsunuz?

156. Yoksa elinize apaçık bir belge mi geçti?

157. Eğer doğru söylüyorsanız, haydi (varsa) kendi kitabınızı getirin!

158. Bir de O`nunla görünmez ve ruhani varlıklar arasında bir soy bağı vehmettiler, oysa bu görünmez ve ruhani varlıklar da bilirler ki, onlar kesinlikle yargılanacaklar.

159. Yüceler yücesi olan Allah, onların her türlü tasavvur ve tanımlarının çok çok ötesindedir.

160. Ancak, inancını saf ve temiz tutma çabasını Allah`ın desteklediği samimi kulları böyle yapmazlar

161. çünkü ne siz, ne de taptıklarınız;

162. Allah hakkında kimsenin sapmasına sebep olabilecek değilsiniz;

163. ancak (göz göre göre) ateşe koşan kimseler hariç.

164. Hem, (samimi kullar derler) ki "İçimizde, (Allah tarafından) kendisine bir yer tayin edilmemiş hiç kimse yoktur

165. evet biziz (emre amade olup) saf saf duranlar, elbette biz;

166. yine biziz (O`nun) yüceliğini dile getirenler, elbet biz!"

167. Ama bir de ısrarla şöyle diyenler var

168. Eğer geçmiş atalarımızdan bize tevarüs edilen ilahi bir uyarı devralmış olsaydık,

169. elbet biz de imanını saf ve temiz tutma çabasını Allah`ın desteklediği halis kullarından olurduk!"

170. Fakat (vahiy gelince de) onu inkar ettiler; ama zamanı gelince (ne fena yaptıklarını) bilecekler.

171. Ama doğrusu, has kullarımız olan elçilerimize geçmişte verilmiş bir sözümüz vardı.

172. mutlaka kendileri yardıma mazhar olacaklar;

173. elbet sonunda galip gelecek olan da Bizim ordumuz olacaktır.

174. Bu yüzden artık onlardan bir süreliğine uzak dur;

175. ve sen onları(n zavallı halini) gör, zamanı gelince onlar da (kendi perişan hallerini) görecekler.

176. Sahiden de, onlar azabımızın bir an önce gelmesini (gerçekten) istiyorlar mı?

177. Fakat o aniden kendi mekanlarında başlarına indiğinde, uyarılanlar berbat bir sabaha uyanmış olacaklar.

178. Yine de sen onlardan bir süreliğine uzak dur;

179. ve sen gözetle; onlar da yakında (günlerini) görecekler.

180. İzzet ve azamet sahibi Rabbin, insanların idrak evrenlerinin çok ötesinde aşkın bir yüceliğe sahiptir.

181. O`nun bütün elçilerine selam olsun!

182. Ve alemlerin Rabbine hamdolsun!