Cemal Külünkoğlu 

1. Tâ Sin Mim.

2. Bunlar, kendi içinde apaçık ve tutarlı olan ve gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan ilahi kelamın ayetleridir.

3. (Ey Muhammed!) Onlar inanmıyorlar diye (üzüntüden) neredeyse kendini tüketeceksin!

4. Biz dilesek, onlara gökten bir mucize indiririz de, ona (toptan) boyun eğmek zorunda kalırlar (ama bunu istemedik).

5. Onlar, Rahman`dan kendilerine yeni bir öğüt gelince, kesinlikle ondan yüz çevirirler.

6. Onlar (Allah`tan gelen ayetleri) yalanladılar. Fakat alay konusu ettikleri şeyin (azap) haberleri ile yakında yüz yüze geleceklerdir.

7. Onlar, yeryüzüne hiç bakmazlar mı? Biz orada her çeşitten nice güzel bitkiler çıkarmışız?

8. Şüphesiz bunların her birinde (Allah`ın kudretine işaret eden) bir delil vardır. Fakat yine de onların çoğu inanmamaktadır.

9. Muhakkak ki senin Rabbin, elbette O, mutlak galiptir, çok merhametlidir.

10. (10-11) Hani Rabbin, Musa`ya seslenmişti “Zulmetmekte olan kavme git! Firavn`un toplumuna git. Hâlâ Allah`a karşı gelmekten sakınmayacaklar mı?”

11. (10-11) Hani Rabbin, Musa`ya seslenmişti “Zulmetmekte olan kavme git! Firavn`un toplumuna git. Hâlâ Allah`a karşı gelmekten sakınmayacaklar mı?”

12. (12-14) Musa, şöyle dedi “Ey Rabbim! Onların beni yalanlamalarından korkuyorum. (Bundan dolayı) içim daralır, akıcı konuşamam. Onun için, Harun`a da peygamberlik ver (ve onu bana yardımcı yap)! Bir de (genç yaşımda Kıptî`nin ölümüne sebep olduğumdan dolayı) onların bana isnat ettikleri bir suç var. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkuyorum.”

13. (12-14) Musa, şöyle dedi “Ey Rabbim! Onların beni yalanlamalarından korkuyorum. (Bundan dolayı) içim daralır, akıcı konuşamam. Onun için, Harun`a da peygamberlik ver (ve onu bana yardımcı yap)! Bir de (genç yaşımda Kıptî`nin ölümüne sebep olduğumdan dolayı) onların bana isnat ettikleri bir suç var. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkuyorum.”

14. (12-14) Musa, şöyle dedi “Ey Rabbim! Onların beni yalanlamalarından korkuyorum. (Bundan dolayı) içim daralır, akıcı konuşamam. Onun için, Harun`a da peygamberlik ver (ve onu bana yardımcı yap)! Bir de (genç yaşımda Kıptî`nin ölümüne sebep olduğumdan dolayı) onların bana isnat ettikleri bir suç var. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkuyorum.”

15. Allah buyurdu ki “Hayır ( korkma)! İkinizde mucizelerimizle gidin. Çünkü biz sizinle beraberiz, (konuşulanları) işitmekteyiz.”

16. (16-17) Gecikmeksizin Firavun`a gidin ve deyin ki “Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını bizimle beraber gönder!”

17. (16-17) Gecikmeksizin Firavun`a gidin ve deyin ki “Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını bizimle beraber gönder!”

18. (18-19) (Firavun) “Biz seni çocukken yanımızda yetiştirmemiş miydik? Ve sen ömrünün pek çok yılını bizim aramızda geçirmemiş miydin? Sonunda yapacağını yaptın (adam öldürdün) ve nankör biri olduğunu gösterdin!” dedi.

19. (18-19) (Firavun) “Biz seni çocukken yanımızda yetiştirmemiş miydik? Ve sen ömrünün pek çok yılını bizim aramızda geçirmemiş miydin? Sonunda yapacağını yaptın (adam öldürdün) ve nankör biri olduğunu gösterdin!” dedi.

20. (20-22) (Musa) dedi ki “Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir hâlde (bir yumruk vurmakla adamın ölebileceğini bilemeden) yaptım. Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden biri yaptı. Başıma kaktığın o iyilik, İsrailoğullarını kendine köle yaptığın içindi.”

21. (20-22) (Musa) dedi ki “Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir hâlde (bir yumruk vurmakla adamın ölebileceğini bilemeden) yaptım. Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden biri yaptı. Başıma kaktığın o iyilik, İsrailoğullarını kendine köle yaptığın içindi.”

22. (20-22) (Musa) dedi ki “Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir hâlde (bir yumruk vurmakla adamın ölebileceğini bilemeden) yaptım. Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden biri yaptı. Başıma kaktığın o iyilik, İsrailoğullarını kendine köle yaptığın içindi.”

23. Firavun ona “Âlemlerin Rabbi ne demektir?” diye sordu.

24. (Musa) “Eğer gerçekten (doğruyu) öğrenmek ve (onu) yürekten benimsemek istiyorsanız (söyleyeyim;) göklerin, yerin ve bu ikisi arasında var olan her şeyin Rabbi demektir!” diye cevap verdi.

25. (Firavun,) çevresindekilere “(Onun ne dediğini) duydunuz mu?” dedi.

26. (Ve Musa) “O sizin de Rabbinizdir, göçüp gitmiş atalarınızın da Rabbidir!” dedi.

27. (Firavun) “Dikkat edin! Size gönderilen bu elçi kesinlikle bir delidir!” dedi.

28. (Musa) “O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer aklınız varsa, anlarsınız” dedi.

29. (Firavun) “Eğer benden başka bir ilah edinirsen yemin ederim ki, seni hapse attırırım” dedi.

30. (Musa) “Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?” dedi.

31. (Firavun) “Eğer doğru sözlü biriysen, haydi, çıkar ortaya o dediğini!” diye cevap verdi.

32. Bunun üzerine (Musa) asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi.

33. Ve elini (koynundan) çekip çıkardı ki bakanların gözlerini kamaştıracak kadar bembeyaz (olmuş)!

34. (34-35) (Firavun,) çevresindeki ileri gelenlere “Şüphesiz bu, bilgin bir sihirbazdır. Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?” dedi.

35. (34-35) (Firavun,) çevresindeki ileri gelenlere “Şüphesiz bu, bilgin bir sihirbazdır. Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?” dedi.

36. (36-37) (Onlar da) “Onu ve kardeşini bir süre alıkoy, bu arada, şehirlere haberciler gönder. Sana bütün usta sihirbazları getirsinler” dediler.

37. (36-37) (Onlar da) “Onu ve kardeşini bir süre alıkoy, bu arada, şehirlere haberciler gönder. Sana bütün usta sihirbazları getirsinler” dediler.

38. Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler.

39. Ve insanlara da “Haydi siz de toplanın” denildi.

40. “Üstün gelirlerse herhalde sihirbazlara uyarız” dediler.

41. Sihirbazlar geldiklerinde, Firavun`a “Eğer biz üstün gelirsek, gerçekten bize bir ödül var mı?” dediler.

42. (Firavun) “Elbette, hem o takdirde, gerçekten de bana yakın olanlar arasında yer alacaksınız” dedi.

43. Musa onlara “Ne atacaksanız atın!” dedi.

44. Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve “Firavun `un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz” dediler.

45. Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor.

46. (46-48) Bunu gören sihirbazlar secdeye kapanarak “Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun`un Rabbine iman ettik” dediler.

47. (46-48) Bunu gören sihirbazlar secdeye kapanarak “Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun`un Rabbine iman ettik” dediler.

48. (46-48) Bunu gören sihirbazlar secdeye kapanarak “Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun`un Rabbine iman ettik” dediler.

49. Firavun “Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında (size ne yapacağımı) bileceksiniz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve sizin hepinizi asacağım” dedi.

50. (50-51) (O iman edenler) dediler ki “Zararı yok, nasıl olsa, biz Rabbimize döndürüleceğiz. (Burada) inananların öncüleri biz olduğumuz için Rabbimizin kusurlarımızı bağışlayacağını umarız.”

51. (50-51) (O iman edenler) dediler ki “Zararı yok, nasıl olsa, biz Rabbimize döndürüleceğiz. (Burada) inananların öncüleri biz olduğumuz için Rabbimizin kusurlarımızı bağışlayacağını umarız.”

52. (Arkasından) Musa`ya “Bana inanan kullarımı geceleyin yola çıkar; sizi takip edecekler” diye vahyettik.

53. (53-56) Firavun da şehirlere “Gerçek şu ki; onlar (İsrailoğulları) azınlık olan dağınık bir topluluktur. (Buna rağmen) onlar bizi sürekli kızdırmaktadır. Biz ise, ihtiyatlı, koca bir topluluğuz” diye (çağıran asker) toplayıcılar gönderdi.

54. (53-56) Firavun da şehirlere “Gerçek şu ki; onlar (İsrailoğulları) azınlık olan dağınık bir topluluktur. (Buna rağmen) onlar bizi sürekli kızdırmaktadır. Biz ise, ihtiyatlı, koca bir topluluğuz” diye (çağıran asker) toplayıcılar gönderdi.

55. (53-56) Firavun da şehirlere “Gerçek şu ki; onlar (İsrailoğulları) azınlık olan dağınık bir topluluktur. (Buna rağmen) onlar bizi sürekli kızdırmaktadır. Biz ise, ihtiyatlı, koca bir topluluğuz” diye (çağıran asker) toplayıcılar gönderdi.

56. (53-56) Firavun da şehirlere “Gerçek şu ki; onlar (İsrailoğulları) azınlık olan dağınık bir topluluktur. (Buna rağmen) onlar bizi sürekli kızdırmaktadır. Biz ise, ihtiyatlı, koca bir topluluğuz” diye (çağıran asker) toplayıcılar gönderdi.

57. (57-59) Biz de onları (Firavun ve kavmini Mısır`daki) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık. Ve hazinelerden ve güzelim yerlerden ettik. İşte böylece, İsrailoğullarını onlara mirasçı kıldık.

58. (57-59) Biz de onları (Firavun ve kavmini Mısır`daki) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık. Ve hazinelerden ve güzelim yerlerden ettik. İşte böylece, İsrailoğullarını onlara mirasçı kıldık.

59. (57-59) Biz de onları (Firavun ve kavmini Mısır`daki) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık. Ve hazinelerden ve güzelim yerlerden ettik. İşte böylece, İsrailoğullarını onlara mirasçı kıldık.

60. (Firavun ve adamları) gün doğarken (Musa ve ashabını yakalamak için) onları takibe koyuldular.

61. İki topluluk birbirini görünce Musa`nın adamları “Eyvah yakalandık” dediler.

62. (Musa) “Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir” dedi.

63. (63-64) O sırada Musa`ya “Değneğinle denize vur” diye vahyettik. Bunun üzerine (deniz) hemen yarıldı ve her parçası koca bir dağ gibi oldu. Ötekileri de oraya yaklaştırdık (onlar da yarılan denize girdiler).

64. (63-64) O sırada Musa`ya “Değneğinle denize vur” diye vahyettik. Bunun üzerine (deniz) hemen yarıldı ve her parçası koca bir dağ gibi oldu. Ötekileri de oraya yaklaştırdık (onlar da yarılan denize girdiler).

65. (65-66) Musa ve beraberinde bulunanların hepsini (yarıktan geçirerek) kurtardık. Sonra ötekileri (yaptıkları yüzünden) suda boğduk.

66. (65-66) Musa ve beraberinde bulunanların hepsini (yarıktan geçirerek) kurtardık. Sonra ötekileri (yaptıkları yüzünden) suda boğduk.

67. Kuşku yok ki, bu olayda alınması gereken bir ders vardır. (Buna rağmen) yine de insanların çoğu iman etmediler.

68. Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.

69. (Ey Resulüm!) Onlara İbrahim`in haberini de naklet.

70. Hani o, babasına ve kavmine “Neye tapıyorsunuz?” demişti.

71. (Onlar da) “Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz” demişlerdi.

72. (72-73) İbrahim “O putlar, kendilerini imdada çağırdığınızda sesinizi işitirler mi? Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?” diye sordu.

73. (72-73) İbrahim “O putlar, kendilerini imdada çağırdığınızda sesinizi işitirler mi? Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?” diye sordu.

74. (Onlar da) “Hayır, ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk” dediler.

75. (75-76) (İbrahim) “Şimdi gördünüz mü, siz ve geçmişteki atalarınız neye kulluk ediyormuşsunuz?” dedi.

76. (75-76) (İbrahim) “Şimdi gördünüz mü, siz ve geçmişteki atalarınız neye kulluk ediyormuşsunuz?” dedi.

77. (İbrahim) “Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi (olan Allah) dostumdur.”

78. “O (Rab ki), beni yoktan vareden ve bana doğru yolu gösterendir.”

79. “O, beni yediren (doyuran) ve içirendir.”

80. “Hastalandığım zaman bana şifa veren O`dur.”

81. “O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır.”

82. “Büyük hesap günü günahlarımı bağışlayacağını umduğum yine O`dur.”

83. “Ey Rabbim! Bana (doğruyla eğrinin ne olduğuna) hükmedebilme bilgi ve yeteneğini bağışla ve beni dürüst ve erdemli insanların arasına kat!”

84. “Benden sonra gelecek ümmetler içinde, hayırla anılmayı bana nasip eyle!”

85. “Beni nimetlerinle dolu cennetin mirasçılarından eyle!”

86. “Babamı da bağışla (ona tevbe ve hidayet nasip eyle)! Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır.”

87. “(İnsanların) diriltilecekleri gün beni rezil etme!”

88. (88-89) “O gün ne malın bir faydası olur, ne de evlâdın. Yalnızca Allah`ın huzuruna kötülükten korunmuş bir kalple çıkanlar (kurtulacaktır)!”

89. (88-89) “O gün ne malın bir faydası olur, ne de evlâdın. Yalnızca Allah`ın huzuruna kötülükten korunmuş bir kalple çıkanlar (kurtulacaktır)!”

90. (90-91) (O gün) Cennet, Allah`a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak. Cehennem de azgınlara gösterilecek.

91. (90-91) (O gün) Cennet, Allah`a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak. Cehennem de azgınlara gösterilecek.

92. (92-93) Onlara “Allah`ı bırakıp da taptıklarınız hani nerededir? Allah`ı bir yana bırakarak ilah edindiğiniz putlar? Şimdi size yardım edebiliyorlar ya da kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” diye sorulur.

93. (92-93) Onlara “Allah`ı bırakıp da taptıklarınız hani nerededir? Allah`ı bir yana bırakarak ilah edindiğiniz putlar? Şimdi size yardım edebiliyorlar ya da kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” diye sorulur.

94. (94-95) Onlar ve azgınlar, tepe taklak oraya atılırlar. Ve hep birlikte İblis`in orduları da (cehenneme atılır).

95. (94-95) Onlar ve azgınlar, tepe taklak oraya atılırlar. Ve hep birlikte İblis`in orduları da (cehenneme atılır).

96. (96-97) Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler “Allah`a Andolsun ki biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.

97. (96-97) Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler “Allah`a Andolsun ki biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.

98. Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.

99. Bizi yoldan çıkaran, o suçlulardan başkası değildi.”

100. (100-101) “İşte bu yüzden artık bizim için ne şefaatçiler var, ne de yakın bir dost.”

101. (100-101) “İşte bu yüzden artık bizim için ne şefaatçiler var, ne de yakın bir dost.”

102. “Ah keşke (dünyaya) bir kere daha dönebilsek de, mü`minlerden olabilsek.”

103. Kuşku yok ki, bunda alınacak büyük bir ders vardır. (Buna rağmen) yine de onların çoğu iman etmediler.

104. Ve yine kuşku yok ki, senin Rabbin üstün iradeli ve merhametlidir.

105. Nuh kavmi de peygamberleri yalanladı.

106. Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti “(Allah`a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?”

107. (107-108) “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Artık Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

108. (107-108) “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Artık Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

109. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah`a aittir.”

110. “O halde, Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

111. Dediler ki “Sana hep sıradan kimseler uymuş iken, biz sana inanır mıyız hiç?”

112. (112-113) (Nuh) dedi ki “Onların yaptıkları hakkında benim bir bilgim yoktur. Onların hesabını görmek, sadece Rabbime düşer. Keşke bu gerçeğin bilincinde olsanız!”

113. (112-113) (Nuh) dedi ki “Onların yaptıkları hakkında benim bir bilgim yoktur. Onların hesabını görmek, sadece Rabbime düşer. Keşke bu gerçeğin bilincinde olsanız!”

114. “Ben inananları kovacak değilim.”

115. “Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”

116. (Onlar) “Ey Nuh! Eğer bu dediklerinden vazgeçmezsen taşa tutulup öldürülenlerden olacaksın!” dediler.

117. (117-118) (Nuh,) şöyle yakardı “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı. Artık onlarla benim aramda sen hükmet! Beni ve benimle birlikte olan inananları kurtar!”

118. (117-118) (Nuh,) şöyle yakardı “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı. Artık onlarla benim aramda sen hükmet! Beni ve benimle birlikte olan inananları kurtar!”

119. (119-120) Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide kurtardık. Sonra da geride kalanları (yaptıkları yüzünden) suda boğduk.

120. (119-120) Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide kurtardık. Sonra da geride kalanları (yaptıkları yüzünden) suda boğduk.

121. Şüphesiz bunda (alınacak büyük) bir ders vardır. (Buna rağmen) yine de onların çoğu iman etmediler.

122. Ve yine kuşku yok ki, senin Rabbin üstün iradeli ve merhametlidir.

123. Ad toplumu da elçileri yalanlamıştı.

124. Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti “Allah`a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?

125. (125-126) Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Öyle ise Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

126. (125-126) Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Öyle ise Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

127. Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah`a aittir.”

128. “Sizler her yüksek yerde gösteriş amaçlı bir anıt (tapınak) dikerek boş işlerle mi oyalanıyorsunuz?”

129. “İçlerinde ebedî yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?”

130. “Ele geçirdiklerinizi zorbalıkla mı tutup yakalıyorsunuz?

131. “Artık, Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

132. “O bildiğiniz nimetlerle size yardım eden (Allah`)ın (azabından) sakının.”

133. (133-134) “(O,) Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti. Bahçeler ve pınarlar (lütfetti).”

134. (133-134) “(O,) Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti. Bahçeler ve pınarlar (lütfetti).”

135. “Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.”

136. (Onlar) dediler ki “Sen öğüt versen de öğüt vermesen de bizim için birdir (alışkanlıklarımızdan vazgeçmeyeceğiz).”

137. (137-138) “Bizim bu (durumumuz), öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir. Biz azaba uğratılacak da değiliz.”

138. (137-138) “Bizim bu (durumumuz), öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir. Biz azaba uğratılacak da değiliz.”

139. Böylece onu (Hud peygamberi) yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda mutlaka alınacak bir ders vardır, Fakat (buna rağmen) onların çoğu iman etmediler.

140. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak galiptir, çok merhametlidir.

141. Semud (kavmi) de, peygamberleri yalanladı.

142. Hani kardeşleri Salih, onlara şöyle demişti “Allah`a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”

143. (143-144) “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Öyle ise Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

144. (143-144) “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Öyle ise Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

145. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah`a aittir.”

146. (146-148) “Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde, ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde kendi halinize bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?

147. (146-148) “Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde, ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde kendi halinize bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?

148. (146-148) “Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde, ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde kendi halinize bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?

149. “Bir de dağlardan ustalıkla zevkli (gösterişli) evler yontuyorsunuz.”

150. “Artık Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

151. (151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.”

152. (151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.”

153. (153-154) Dediler ki “Sen ancak büyülenmiş kişilerdensin. Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir!”

154. (153-154) Dediler ki “Sen ancak büyülenmiş kişilerdensin. Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir!”

155. (155-156) (Salih,) şöyle dedi “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır. Sakın ona bir kötülük dokundurmayın! Sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.”

156. (155-156) (Salih,) şöyle dedi “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır. Sakın ona bir kötülük dokundurmayın! Sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.”

157. Derken onu kestiler, fakat pişman oldular. Böylece onları azap yakaladı.

158. Şüphesiz bunda (alınacak büyük) bir ders vardır. (Buna rağmen) yine de onların çoğu iman etmediler.

159. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak galiptir, çok merhametlidir.

160. Lût kavmi de peygamberleri yalanladı.

161. Hani kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti “Allah`a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”

162. (162-163) “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Artık Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

163. (162-163) “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Artık Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

164. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah`a aittir.”

165. (165-166) “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz.”

166. (165-166) “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz.”

167. Dediler ki “Ey Lût! (İşimize karışmaktan) vazgeçmezsen mutlaka (şehirden) çıkarılanlardan olacaksın!”

168. Lut dedi ki “Doğrusu ben sizin bu sapık davranışınızdan tiksinenlerdenim.”

169. “Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar!”

170. (170-171) Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık.

171. (170-171) Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık.

172. (172-173) Sonra (Lut`un karısıyla) diğerlerini helâk ettik. Üzerlerine (dehşetli) bir yağmur yağdırdık. Uyarıldığı halde yola gelmeyenlerin yağmuru ne kötüdür.

173. (172-173) Sonra (Lut`un karısıyla) diğerlerini helâk ettik. Üzerlerine (dehşetli) bir yağmur yağdırdık. Uyarıldığı halde yola gelmeyenlerin yağmuru ne kötüdür.

174. Şüphesiz bunda (alınacak büyük) bir ders vardır. (Buna rağmen) yine de onların çoğu iman etmediler.

175. Ve yine kuşku yok ki, senin Rabbin, mutlak galiptir, çok merhametlidir.

176. Eyke halkı da, peygamberleri yalanladı.

177. Hani Şuayb, onlara şöyle demişti “Allah`a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”

178. (178-179) “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Artık, Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

179. (178-179) “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Artık, Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

180. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah`a aittir.”

181. “Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın.

182. Doğru terazi ile tartın.

183. İnsanların mallarına düşük değer biçmeyin! Yeryüzünde kargaşa çıkarıp düzeni bozmayın!”

184. “Sizi ve sizden önceki nesilleri yaratana karşı gelmekten sakının!”

185. Onlar şöyle dediler “Sen ancak büyülenmişlerdensin!”

186. “Sen sadece bizim gibi bir insansın. Biz senin yalancılardan olduğunu düşünüyoruz.”

187. “Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür.”

188. (Şuayb) “Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir” dedi.

189. (Eykeliler) Şuayb`ı yalanladılar. Bunun üzerine o gölge gününün azabı onları bastırıverdi. Gerçekten o, müthiş bir günün azabıydı.

190. Şüphesiz bunda (alınacak büyük) bir ders vardır. (Buna rağmen) yine de onların çoğu iman etmediler.

191. Ve kuşku yok ki, senin Rabbin üstün iradeli ve merhametlidir.

192. Hiç kuşkusuz Kur`an, Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.

193. (193-195) (Ey Muhammed!) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

194. (193-195) (Ey Muhammed!) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

195. (193-195) (Ey Muhammed!) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

196. Şüphesiz bu (Kur`an`ın indirileceği ve peygamberin geleceği haberi) öncekilerin kitaplarında da vardır.

197. İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, inkârcılar için bir delil değil midir?

198. (198-199) Eğer biz Kur`an`ı ana dili Arapça olmayan birine indirseydik de bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi.

199. (198-199) Eğer biz Kur`an`ı ana dili Arapça olmayan birine indirseydik de bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi.

200. (200-201) Biz onu (kendi dilleriyle anlatarak Kur`an`ın), o günahkârların kalplerine girmesini sağladık. Ama onlar yine de, o can yakıcı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

201. (200-201) Biz onu (kendi dilleriyle anlatarak Kur`an`ın), o günahkârların kalplerine girmesini sağladık. Ama onlar yine de, o can yakıcı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

202. (202-203) İşte, hiç farkında olmadıkları bir sırada, o azap ansızın kendilerine gelecek ve “Bize bir süre verilir mi?” diyecekler.

203. (202-203) İşte, hiç farkında olmadıkları bir sırada, o azap ansızın kendilerine gelecek ve “Bize bir süre verilir mi?” diyecekler.

204. (Buna rağmen) hala bizim azabımızın çabuklaşmasını mı istiyorlar?

205. (205-206) Ne dersin? Biz onları yıllarca yaşatsak da, sonra tehdit edildikleri o azap başlarına gelse,

206. (205-206) Ne dersin? Biz onları yıllarca yaşatsak da, sonra tehdit edildikleri o azap başlarına gelse,

207. Kendilerine vaktiyle verilmiş olan fırsatlar onlara hiçbir fayda sağlamaz.

208. (208-209) Biz, hiçbir memleketi uyarıcılar göndermedikçe helâk etmedik. Bu, bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz.

209. (208-209) Biz, hiçbir memleketi uyarıcılar göndermedikçe helâk etmedik. Bu, bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz.

210. (210-212) O Kur`an`ı şeytanlar indirmemiştir. Bu onların harcı değildir; zaten, buna güçleri de yetmez. Çünkü onların vahyi işitmeleri engellenmiştir.

211. (210-212) O Kur`an`ı şeytanlar indirmemiştir. Bu onların harcı değildir; zaten, buna güçleri de yetmez. Çünkü onların vahyi işitmeleri engellenmiştir.

212. (210-212) O Kur`an`ı şeytanlar indirmemiştir. Bu onların harcı değildir; zaten, buna güçleri de yetmez. Çünkü onların vahyi işitmeleri engellenmiştir.

213. Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma! Sonra azaba uğratılanlardan olursun!

214. Önce yakın akrabanı uyar!

215. İnananlardan sana uyanlara karşı merhamet kanadını indir, mütevazı ol!

216. Eğer sana karşı gelirlerse “Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım” de.

217. Ve bu yolda, çok acıyıp esirgeyen O yüceler yücesine güven!

218. (218-219) O (Allah) ki, namaza durduğunda seni görüyor. Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor).

219. (218-219) O (Allah) ki, namaza durduğunda seni görüyor. Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor).

220. Hiç kuşkusuz O, (her şeyi) hakkıyla işiten, (her şeyi) hakkıyla bilendir.

221. Size o şeytani güçlerin kime indiğini haber vereyim mi?

222. Onlar nerede kendi kendini aldatan bir günahkâr ve yalancı varsa ona iner.

223. Onlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır.

224. (İslam karşıtı) şairler var ya, bunların peşine de sapkınlarla çapkınlar düşer!

225. (225-226) Görmez misin onların her sahada (hayallerin peşinde) şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapamayacakları şeyleri söyleyip durduklarını?

226. (225-226) Görmez misin onların her sahada (hayallerin peşinde) şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapamayacakları şeyleri söyleyip durduklarını?

227. Yalnız iman edip erdemli davranışlar ortaya koyanlar, Allah`ı çokça ananlar ve zulme uğradıklarında zalimlere karşı koyanlar böyle değildirler. Zalimler ne acı bir akıbetle yüz yüze geleceklerini yakında anlayacaklardır.