Gültekin Onan 

1. Ta, Sin, Mim.

2. Bunlar, apaçık olan Kitabın ayetleridir.

3. Onlar inançlı olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin (öyle mi?)

4. Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir.

5. Onlara Rahmandan yeni bir uyarı gelmeyiversin, hiç tartışmasız ondan yüz çevirirler.

6. Gerçekten yalanladılar; fakat, alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.

7. Yeryüzüne bir bakmadılar mı ki, biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik.

8. Şüphesiz, bunda bir ayet vardır ancak onların çoğu inançlı olmamışlardır.

9. Şüphesiz, senin rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir.

10. Hani senin rabbin Musa’ya seslenmişti "Zulmetmekte olan kavme git."

11. Firavunun kavmine, hala sakınmıyorlar mı?"

12. Dedi ki "Rabbim, gerçekten ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum."

13. "Göğsüm sıkışıyor, dilim dönmüyor bundan dolayı Harun’a da (elçilik görevini bildirmesi için Cibril’i) gönder."

14. "Üstelik, onların bana karşı (davasını savunacakları bir cinayet) suçu(m) var bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum."

15. (Tanrı) "Hayır" dedi. "İkiniz de ayetlerimle gidin, şüphesiz sizinle birlikteyiz (ve) işitmekteyiz."

16. "Gecikmeksizin Firavuna giderek deyin ki Gerçekten biz, alemlerin rabbinin elçisiyiz."

17. "İsrailoğullarını bizimle birlikte göndermen için (sana geldik)."

18. (Gittiler ve Firavun) Dedi ki "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?"

19. "Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen kafirlerdensin."

20. (Musa) Dedi ki "Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım."

21. "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı."

22. "Bana karşı lütuf dediğin nimet de, İsrailoğullarını köle kılmandan dolayıdır."

23. Firavun dedi ki "Alemlerin rabbi nedir?"

24. Dedi ki "Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin rabbidir. Eğer ’kesin bilgiyle inanıyorsanız’ (böyledir)."

25. Çevresindekilere dedi ki "İşitiyor musunuz?"

26. (Musa) Dedi ki "O sizin de rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da rabbidir."

27. (Firavun) Dedi ki "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir."

28. "Eğer aklediyorsanız , O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan her şeyin de rabbidir" dedi (Musa).

29. (Firavun) dedi ki "Andolsun, benim dışımda bir tanrı edinecek olursan seni mutlaka hapse atacağım."

30. (Musa) Dedi ki "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"

31. (Firavun) Dedi ki "Eğer doğru sözlü isen, onu getir."

32. Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi.

33. Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için ’parlayıp aydınlanıvermiş’.

34. (Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere "Bu" dedi "Doğrusu bilgin bir büyücüdür."

35. "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?"

36. Dediler ki "Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder."

37. "Bütün uzman, bilgin büyücüleri sana getirsinler."

38. Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde bir araya getirildi.

39. Ve insanlara da "Siz de toplanıyor musunuz?" dendi.

40. "Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız."

41. Büyücüler geldiklerinde, Firavun’a "Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi?" dediler.

42. "Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakınlarım kılınanlardan olacaksınız."

43. Musa onlara dedi ki "Atacağınızı atın."

44. Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve "Firavun’un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler.

45. Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor.

46. Anında büyücüler secdeye kapandılar.

47. (Ve) "Alemlerin rabbine inandık" dediler.

48. "Musa’nın ve Harun’un rabbine."

49. (Firavun) Dedi ki "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Şüphesiz, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp sallandıracağım."

50. "Hiç zararı yok" dediler. Çünkü biz gerçekten rabbimize çevrilip döneceğiz (münkalibun)."

51. "Doğrusu biz, inançlıların ilki olduğumuzdan dolayı rabbimizin bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz."

52. Musa’ya "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik.

53. Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.

54. "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur."

55. "Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler."

56. "Biz ise uyanık bir toplumuz" (dedi).

57. Böylelikle biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;

58. Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.

59. İşte böyle; bunlara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.

60. Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.

61. İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa’nın adamları "Gerçekten yakalandık" dediler.

62. (Musa) "Hayır" dedi. "Şüphesiz rabbim benimle beraberdir; bana yol gösterecektir."

63. Bunun üzerine Musa’ya "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.

64. Ötekileri de buraya yaklaştırdık.

65. Musa’yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk.

66. Sonra ötekileri suda boğduk.

67. Şüphesiz bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu inançlı olmamıştır.

68. Ve hiç şüphesiz, senin rabbin güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

69. Onlara İbrahim’in haberini de aktar / oku.

70. Hani, babasına ve kavmine "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti.

71. Demişlerdi ki "Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz."

72. Dedi ki "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?"

73. "Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?"

74. "Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk."

75. (İbrahim) Dedi ki "Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?"

76. "Hem siz, hem de eski atalarınız?"

77. "işte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin rabbi hariç"

78. "Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O’dur;"

79. "Bana yediren ve içiren O’dur;"

80. "Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur;"

81. "Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O’dur."

82. "Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O’dur;"

83. "Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;"

84. "Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver."

85. "Beni nimetlerle donatılmış cennetin mirasçılarından kıl."

86. "Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır."

87. "Ve beni (inananların) diriltilecekleri gün küçük düşürme."

88. "Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde."

89. "Ancak Tanrı’ya selim bir kalp ile gelenler başka."

90. (O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.

91. Cehennem de azgınlar için sergilenir.

92. Ve onlara "Tapmakta olduklarınız nerede?" denilir.

93. "Tanrı’nın dışında olan tanrılar; size yardımları dokunuyor mu veya kendilerine yardımları oluyor mu?

94. Artık onlar ve azgınlar onun içine dökülüverilmiştir.

95. Ve İblisin bütün orduları da.

96. Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki

97. "Andolsun Tanrı’ya, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz."

98. "Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin rabbiyle eşit tutuyorduk."

99. "Bizi suçlu günahkarlardan başka saptıran olmadı."

100. "Artık bizim için ne bir şefaatçi var."

101. "Ne de candan, yakın bir dost."

102. "Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da inançlılardan olabilseydik."

103. Gerçekten bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu inançlı olmamıştır.

104. Ve şüphesiz senin rabbin güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

105. Nuh kavmi de gönderilen (peygamber)leri yalanladı.

106. Hani onlara kardeşleri Nuh "Sakınmaz mısınız?" demişti.

107. "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir (emiyn)bir elçiyim."

108. "Artık Tanrı’dan korkup sakının ve bana itaat edin."

109. "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin rabbine aittir."

110. "Artık Tanrı’dan korkup sakının ve bana itaat edin."

111. Dediler ki "Sana sıradan aşağılık insanlar uymuşken inanır mıyız?"

112. Dedi ki "Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur."

113. "Onların hesabı yalnızca rabbime aittir, eğer şuurundaysanız (anlarsınız.)"

114. "Ve ben inançlıları kovacak değilim."

115. "Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım."

116. Dediler ki "Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten taşa tutulup kovulacaksın."

117. Dedi ki "Rabbim, şüphesiz kavmim beni yalanladı."

118. "Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan inançlıları kurtar."

119. Bunun üzerine, onu ve onunla birlikte olanları (insan ve hayvanlarla) yüklü gemi içinde kurtardık.

120. Sonra bunun ardından geride kalanları da suda boğduk.

121. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu inançlı olmamıştır.

122. Ve şüphesiz senin rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

123. Ad (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.

124. Hani onlara kardeşleri Hud "Sakınmaz mısınız?" demişti.

125. "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir (emiyn) bir elçiyim."

126. "Artık Tanrı’dan korkup sakının ve bana itaat edin."

127. "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin rabbine aittir."

128. "Siz, her tepeye bir ayet inşa edip [yararsız bir şeyle] oyalanıp eğleniyor musunuz?"

129. "Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?"

130. "Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?"

131. "Artık Tanrı’dan korkup sakının ve bana itaat edin."

132. "Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup sakının."

133. "Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti."

134. "Bahçeler ve pınarlar da."

135. "Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum."

136. Dediler ki "Bizim için farketmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da."

137. "Bu, geçmiştekilerin ’geleneksel tutumundan’ başkası değildir."

138. "Ve biz azab görecek de değiliz."

139. Böylelikle onu yalanladılar, biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu inançlı olmamıştır.

140. Ve şüphesiz, senin rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

141. Semud (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.

142. Hani onlara kardeşleri Salih "Sakınmaz mısınız?" demişti.

143. "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir (emiyn) bir elçiyim."

144. "Artık Tanrı’dan korkup sakının ve bana itaat edin."

145. "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin rabbine aittir."

146. "Siz burada güvenlik (aminiyne) içinde mi bırakılacaksınız?"

147. "Bahçelerin, pınarların içinde."

148. "Ekinler ve yumuşak tomurcuklu göz alıcı hurmalıklar arasında?"

149. "Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz."

150. "Artık Tanrı’dan sakının ve bana itaat edin."

151. "Ve ölçüsüzce davrananların buyruğuna uymayın."

152. "Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar)."

153. Dediler ki "Sen ancak büyülenmişlerdensin."

154. "Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen bu durumda bir ayet getir görelim."

155. Dedi ki "İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun, belli bir günün su içme hakkı da sizindir."

156. "Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar."

157. Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman oldular.

158. Böylece azab onları yakaladı. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu inançlı olmamıştır / değildir.

159. Ve şüphesiz, senin rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

160. Lut (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.

161. Hani onlara kardeşleri Lut "Sakınmaz mısınız?" demişti.

162. "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir (emiyn) bir elçiyim."

163. "Artık Tanrı’dan korkup sakının ve bana itaat edin."

164. "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin rabbine aittir."

165. "Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz?

166. "Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz."

167. Dediler ki "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın."

168. Dedi ki "Gerçekten ben, sizin bu yaptıklarınıza öfke ile karşı olanlardanım."

169. "Rabbim, beni ve ehlimi (ailemi) bunların yaptıklarından kurtar."

170. Bunun üzerine onu ve bütün ehlini (ailesini) kurtardık.

171. Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç.

172. Sonra geride kalanları yerle bir ettik.

173. Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp korkutulanların yağmuru ne kötü.

174. Gerçekten bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu inançlı olmamıştır.

175. Ve şüphesiz, senin rabbin, güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.

176. Eyke halkı da, gönderilen (peygamber)leri yalanladı.

177. Hani onlara Şuayb "Sakınmaz mısınız?" demişti.

178. "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir (emiyn) bir elçiyim."

179. "Artık Tanrı’dan korkup sakının ve bana itaat edin."

180. "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin rabbine aittir."

181. "Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın."

182. "Dosdoğru olan terazi ile tartın."

183. "İnsanların eşyasını değerden düşürüp eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."

184. "Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan sakının."

185. Dediler ki "Sen ancak büyülenmişlerdensin."

186. "Siz, yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin ve biz senin gerçekte yalancılardan olduğunu sanıyoruz."

187. "Eğer doğru sözlü isen, bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver."

188. Dedi ki "Rabbim, yaptıklarınızı daha iyi bilir.

189. Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.

190. Gerçekten bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu inançlı olmamıştır.

191. Ve şüphesiz, senin rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

192. Gerçekten o (Kuran), alemlerin rabbinin (bir) indirmesidir.

193. Onu Ruhu’l-Emin indirdi.

194. Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir).

195. Apaçık Arapça bir dille.

196. Ve hiç şüphesiz, o (Kuran), geçmişlerin kitaplarında da vardır.

197. İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir ayet değil mi?

198. Onu Arapça bilmeyen birine indirmiş olsaydık.

199. Böylece onlara okusaydı, yine ona inançlı olmayacaklardı.

200. Biz onu, suçlu günahkarların kalbine işte böyle işlettik.

201. Onlar, o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

202. Artık o (azab), kendileri şuurunda olmadan onlara apansız gelecektir.

203. Derler ki "Bize bir süre tanınır mı?"

204. Onlar yine de azabımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar?

205. Gördün mü; biz onları yıllarca yararlandırsak,

206. Sonra kendilerine vaadolunan (azab günü) geliverse,

207. Onların ’meta ile yararlandıkları’ şey, kendilerini (görecekleri azabtan) bağımsız kılamaz.

208. Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın biz hiç bir ülkeyı yıkıma uğratmış değiliz.

209. (Onlara) Hatırlatma (yapılmıştır); biz zulmedici değiliz.

210. Onu, (Kuran’ı) şeytanlar indirmemiştir.

211. Bu, onlara yaraşmaz ve güç de yetiremezler.

212. Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır.

213. Tanrı ile beraber başka bir tanrıya yalvarıp yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun.

214. (Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyar.

215. Ve inançlılardan sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger.

216. Eğer sana isyan edecek olurlarsa, artık de ki "Gerçekten ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım."

217. Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olana tevekkül et.

218. O, kıyam ettiğin zaman seni görüyor.

219. Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı (tekallubeke) da.

220. Hiç şüphesiz, O, işitendir, bilendir.

221. Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi?

222. Onlar, ’gerçeği ters yüz eden’, günaha düşkün olan her yalancıya inerler.

223. Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.

224. Şairler ise; gerçekten onlara azgın sapıklar uyar.

225. Görmedin mi; onlar, her bir vadide vehmedip duruyorlar,

226. Ve gerçekten onlar, yapmayacakları şeyleri söylüyorlar.

227. Ancak inananlar, salih amellerde bulunanlar ve Tanrı’yı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öçlerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir devrilişle devrileceklerini / çevrilişle çevrileceklerini (münkalebin yenkalibun) pek yakında bileceklerdir.