Sadık Türkmen 

1. Ta, sin, Mim.

2. Bunlar, apaçık olan kitabın ayetleridir.

3. Onlar inanmıyorlar diye, neredeyse kendini helâk edeceksin.

4. Eğer dileseydik; üzerlerine gökyüzünden bir mucize indirirdik de, (mecburen/zorla) eğilerek ona boyunları bükülür kalırdı!

5. Rahmân’dan onlara yeni bir hatırlatma/öğüt/ayet gelince; ondan yüz çeviriyorlar.

6. Israrla yalanlıyorlar; yalanlıyor oldukları şeyin haberleri kendilerine, yakında gelecektir!

7. Yeryüzüne bakmadılar mı? Biz orada her güzel çiftten nicesini bitirmişiz.

8. Şüphesiz bunda bir ayet/öğüt/hatırlatma vardır. Ancak onların birçoğu mümin değildirler/inanmıyorlar!

9. Şüphesiz rabbin çok güçlü, çok merhametlidir.

10. Ve (hatirla); hani, Rabbin Musa’ya seslenmişti "Zalimler topluluğuna git,

11. Firavun halkına! Hâlâ korunup sakınmıyorlar mı?"

12. "rabbim!" dedi; "Ben onların beni yalanlamalarından korkuyorum.

13. Göğsüm daralıyor, dilim tam açılmıyor, Harun’a da elçilik görevi ver.

14. Benim üzerimde, onlara karşı işlediğim bir suç var; bundan dolayı beni öldürmelerinden endişe ediyorum."

15. (Allah) buyurdu "Hayır! İkiniz de ayetlerimizle gidin. Şüphesiz, Biz sizinle beraberiz, dinleyicileriz.

16. Firavun’a gidin, deyin ki Gerçekten, biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz.

17. Israiloğulları’nı bizimle beraber gönder."

18. Firavun dedi ki "Biz seni, bir çocukken yanımızda büyütmedik mi? Ve ömründen nice yıllar içimizde kaldın.

19. Sonunda, yaptığın işi de yaptın. Nankörlerden birisin sen."

20. (Musa) dedi ki "O dediğini bilmeyerek/hataen/istemeden yapmıştım.

21. Sizden korkunca hemen aranızdan kaçtım. Sonra, Rabbim bana lütfetti, hükmetme gücü verdi ve beni elçilerden kıldı.

22. Başıma kaktığın iyilik bu mu? Oysa sen, İsrailoğulları’nı (esir alarak) köleleştirdin!"

23. Firavun dedi ki "Âlemlerin Rabbi nedir?"

24. (Musa) dedi ki "Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. Eğer işin iç yüzünü düşünüp gerçeği anlayan kimseler iseniz!"

25. (Firavun) çevresindekilere dedi ki "Duyuyor musunuz?"

26. (Musa) dedi ki "Sizin ve önceki atalarınızın Rabbidir."

27. (Firavun) dedi ki "Size gönderilen elçiniz, şüphesiz bir mecnundur."

28. (Musa) dedi ki "Doğunun, batının ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. Eğer aklediyor iseniz!"

29. (Firavun) dedi ki "Şayet, benden başka bir ilâh/tanrı edinirsen, seni hapsedilenlerden yapacağım."

30. (Musa) dedi ki "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?!"

31. (Firavun) dedi ki "Eğer doğrulardan isen onu getir."

32. O, asasını atıverdi, bir de baktılar ki; o, apaçık bir ejderha!

33. Elini çıkardı, bir de ne görsünler; o, bakanlar için bembeyaz bir şey!

34. Firavun çevresindeki ileri gelenlere dedi ki "Şüphesiz bu bilgin bir büyücüdür.

35. Büyüsüyle sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne buyurursunuz?"

36. Dediler ki "Onu ve kardeşini beklet, kentlere toplayıcılar gönder.

37. Bilgin büyük büyücülerin tümünü sana getirsinler."

38. Büyücüler belli bir günün vaktinde toplandı.

39. Halka da "Sizler de toplanır mısınız?" denildi.

40. (Firavun’un adamları) Eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler.

41. Büyücüler geldiği zaman Firavun’a dediler ki "Bize bir ücret var değil mi? Eğer galip gelen biz olursak".

42. Firavun "evet" dedi. "Üstelik siz, o zaman bana yakın kimselerden olacaksınız."

43. Musa onlara dedi ki "Atacağınız şeyleri atın!"

44. Attılar iplerini/fenni yapıtlarını ve aletlerini! Dediler ki "Firavun’un gücüyle/adıyla/onur ve şerefine, kesinlikle biz galip geleceğiz."

45. Sonra musa asasını attı; birden onların uydurduklarını yutmaya başladı.

46. Büyücüler secde edenler olarak (yere) kapandılar.

47. "âlemlerin rabbine inandık!" dediler.

48. "musa’nın ve Harun’un Rabbine."

49. (Firavun) dedi ki "Ben size izin vermeden ona inandınız ha! Şüphesiz o size büyü öğreten liderinizdir. Yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim. Kesinlikle hepinizi asacağım."

50. Dediler ki "Zararı yok! Biz Rabbimize dönücüleriz!

51. Rabbimizin hatalarımızı bağışlamasını umarız; inananların ilki olduğumuz için!"

52. Ve derken, Musa’ya vahyettik "Kullarımı geceleyin yürüt. Kuşkusuz siz takip edileceksiniz."

53. Firavun kentlere toplayıcılar gönderdi

54. "şüphesiz şunlar az bir topluluktur.

55. Şüphesiz onlar bize, kin ve öfke duymaktadırlar.

56. Biz ise varlıklı, dikkatli bir topluluğuz!"

57. Böylece onları çıkardık; bahçelerden, çeşmelerden,

58. Hazinelerden ve verimli yerden!

59. Işte böyle! Onlara İsrailoğulları’nı mirasçı kıldık.

60. (Firavun ve orduları) Güneş doğarken , onların ardına düştüler.

61. Iki topluluk birbirini görünce Musa’nın arkadaşları dedi ki "Şüphesiz yakalandık!"

62. (Musa) "hayır hayır!" dedi. "Şüphesiz Rabbim benimle beraberdir; bana bir çıkış yolu gösterecektir."

63. Musa’ya "asanla denize vur" diye vahyettik. (Deniz) hemen (ortadan ikiye) yarıldı; her bölüm kocaman bir dağ gibi oldu.

64. Ve diğerlerini de buraya yaklaştırdık.

65. Musa’yı ve beraberindeki kimselerin hepsini kurtardık.

66. Sonra diğerlerini boğduk.

67. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Ama onların birçoğu yine de inanmıyor.

68. Şüphesiz o Rabbin; üstün, merhametli olan o’dur.

69. Onlara ibrahim’in haberini de oku!

70. Hani babasına ve kavmine demişti "Neye kulluk ediyorsunuz?"

71. Dediler ki "Putlara tapıyoruz ve sürekli olarak onlara boyun büküp önlerinde eğileceğiz."

72. (İbrahim) dedi ki "Çağırdığınız zaman sizi işitiyorlar mı?

73. Size bir yarar ya da zarar veriyorlar mı?"

74. "hayır", dediler. "Ama biz atalarımızı da böyle yaparken bulduk."

75. (İbrahim) dedi ki "Şimdi neye tapıyor olduğunuzu gördünüz mü?

76. Siz ve önceki atalarınız!

77. Ben bütün bunlara karşıyım! Yalnız âlemlerin Rabbi hariç/(O) benim dostumdur.

78. Beni o yarattı. Ve bana doğru yolu gösteren de o’dur.

79. Bana yediren ve içiren O’dur.

80. Hastalandığım zaman bana (sıkıntılarıma) O şifa verir.

81. Beni öldüren sonra diriltecek olan O’dur.

82. Hesap günü hatamı bağışlamasını umduğum da O’dur!"

83. "rabbim! bana yargı gücü (hüküm verme) yetkisi ver ve beni, iyi insanlar arasına kat.

84. Sonra gelecek(nesil)ler de beni doğrulukla, iyilikle ansın!

85. Beni bol nimetli cennetin mirasçılarından kıl.

86. Babamı bağışla! Gerçekten o sapıklardan oldu.

87. Diriltilecekleri gün beni rezil etme.

88. O gün mal ve oğullar fayda vermez.

89. Ancak, Allah’a temiz bir kalp ile gelenler başka!"

90. Cennet muttakilere yaklaştırılır.

91. Cehennem azgınlara apaçık gösterilir.

92. Ve onlara denilir "Tapmış olduğunuz şeyler nerede?

93. O Allah’tan başka taptıklarınız? Size yardım ediyorlar mı? Veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?"

94. (9495) Artık onlar, o azgınlar ve İblis orduları, toptan oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar.

95. Ve iblisin bütün askerleri/taraftarları da...

96. Orada birbirleriyle çekişerek derler ki

97. "Allah’a yemin olsun biz apaçık bir sapıklık içinde imişiz.

98. Biz o zaman sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk!

99. Bizi suçlulardan başkası saptırmadı.

100. Artık bizim şefaatçilerimiz yoktur.

101. Sıcak, candan bir dostumuz da yoktur!

102. Şâyet bizim için bir imkân/dönüş daha olsa da, inananlardan olsak."

103. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Ancak onların birçoğu inanmıyor.

104. Şüphesiz o Rabbin; üstün olandır, merhametlidir.

105. Nuh’un kavmi de elçileri yalanladı.

106. Hani kardeşleri Nuh onlara demişti ki "Korunup sakınmaz mısınız?

107. Şüphesiz ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim!

108. Öyleyse Allah’tan sakının ve bana itaat edin.

109. Ben buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum, benim ücretim âlemlerin Rabbine aittir.

110. Öyleyse Allah’tan sakının ve bana itaat edin."

111. Dediler ki "Biz sana inanır mıyız? Adî, rezil kişiler sana tâbi olmuşken."

112. (Nuh) dedi ki "Onların yapıyor olduklarının iç yüzlerini bilemem.

113. Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Eğer şuur ve anlayışınız varsa!

114. Ben inananları kovacak değilim!

115. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."

116. Dediler ki "Ey Nuh! Eğer vazgeçmezsen taşlananlardan olacaksın."

117. (Nuh) "rabbim!" dedi. "Kavmim beni yalanladı.

118. Onlarla benim aramı iyice aç! Beni ve inananlardan benimle beraber olan kimseleri kurtar."

119. Onu ve onunla birlikte bulunan kimseleri kurtardık, yük dolu gemi içinde!

120. Sonra bunun ardından geride kalanları boğduk.

121. Şüphesiz bunda bir ayet/ibret vardır. Onların birçoğu yine de inanmıyorlar.

122. Şüphesiz o Rabbin; üstün olandır, merhamet edendir.

123. Âd kavmi de gönderilen elçileri yalanladı.

124. Hani kardeşleri Hud onlara demişti "Korunup sakınmaz mısınız?

125. Şüphesiz ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

126. Allah’tan sakının ve bana itaat edin!

127. Ben buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbine aittir.

128. Her yol üzerine bir işâret yapıyorsunuz da boş şeylerle mi uğraşıyorsunuz?

129. Sürekli yaşayacakmışsınız gibi köşkler ediniyorsunuz!

130. Bir kavmi yakaladığınız zaman, zorbalar gibi yakalıyorsunuz.

131. Allah’tan sakının ve bana itaat edin.

132. Bildiğiniz şeyleri size bol bol verenden sakının!

133. Size davarlar, oğullar,

134. Bahçeler ve su kaynakları verdi!

135. Doğrusu ben, üzerinize gelecek olan büyük günün azabından korkuyorum."

136. Dediler ki "İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizce birdir!

137. Bu (tavrımız), öncekilerin huyu/ahlakı/geleneğidir ancak!

138. Biz azaba uğratılacaklardan değiliz!.."

139. Onu yalanladılar. Biz de onları helâk ettik. Şüphesiz bunda ibret vardır ama onların birçoğu inanmıyor.

140. Şüphesiz o Rabbin; üstündür, merhametlidir.

141. Semud kavmi de gönderilen elçileri yalanladı.

142. Hani kardeşleri Salih onlara demişti "Allah’tan korkup sakınmaz mısınız?

143. Şüphesiz ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim!

144. Allah’tan korkun ve bana itaat edin!

145. Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbine aittir.

146. Burada güven içinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?

147. Bahçelerde, çeşmelerde,

148. Ekinler arasında ve yumuşak tomurcuklu hurmalıkların ortasında?

149. Ustalıkla dağlardan evler yontuyorsunuz.

150. Allah’tan sakının ve bana itaat edin!

151. Aşırı gidenlerin emrine uymayın;

152. Onlar yeryüzünde bozgunculuk yaparlar ve düzeltmeye/iyileştirmeye çalışmazlar."

153. Dediler ki "Sen büyülenmiş kimselerdensin!

154. Sen de bizim gibi beşersin/insansın. Eğer doğrulardan isen bir mucize/bir ayet getir."

155. Sâlih dedi ki "İşte mucize bu dişi devedir. Su içme hakkı belirli bir gün onun, belirli bir gün de sizindir. "

156. Sakın ona bir kötülük dokundurmayın, yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar."

157. Onu kestiler sonra pişman oldular!

158. Derhal onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların birçoğu inanmıyor.

159. Şüphesiz o Rabbin; üstündür, merhametlidir.

160. Lut kavmi de gönderilen elçileri yalanladı.

161. Hani kardeşleri Lût onlara demişti "Korkup sakınmaz mısınız?

162. Şüphesiz ki ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim!

163. Allah’tan sakının ve bana itaat edin!

164. Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbine aittir.

165. Koskoca âlemler içinde hemcinslerinize mi gidiyorsunuz?

166. Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz! Hayır siz haddi aşmış bir kavimsiniz."

167. Dediler ki "Ey Lût! Eğer (bu uyarılarından) vazgeçmezsen, mutlaka sürgün edilenlerden olacaksın!"

168. (Lût) dedi ki "Ben sizin bu işinize kızanlardanım."

169. "rabbim! beni ve ailemi onların yaptıklarından kurtar."

170. Onu ve ailesini (kendisine inananları) tamamen kurtardık.

171. Geride kalanlar içinde yaşlı bir kadın (olan Lut’un eşi) hariç!

172. Sonra diğerlerini yerle bir ettik,

173. Üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Uyarılanların yağmuru ne kötü oldu!

174. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Ancak onların birçoğu inanmıyor.

175. Gerçekten o Rabbin; üstündür, merhametlidir.

176. Eyke halki da gönderilen elçileri yalanladılar.

177. Hani şuayb onlara demişti "Korkup sakınmaz mısınız?

178. Şüphesiz ki ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim.

179. Allah’tan korkun ve bana itaat edin!

180. Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbine aittir.

181. Ölçüyü tam yapın ve sakın eksiltenlerden olmayın.

182. Dosdoğru ölçü ile tartın!

183. Kimsenin hakkını yemeyin. Fesat (terör/çete) oluşturmayın!

184. Sizi ve evvelki nesilleri yaratandan sakının."

185. Dediler ki "Sen büyülenmişlerdensin!

186. Sen de bizim gibi bir insandan başkası değilsin. Biz seni sadece yalancı kimselerden sanıyoruz.

187. Üzerimize gökyüzünden parçalar düşür! Eğer doğrulardan isen!"

188. (Şuayb) dedi ki "Rabbim yaptığınız şeyleri daha iyi bilir."

189. Onu yalanladılar. Sonunda gölge gününün azabı onları yakaladı; gerçekten o büyük bir günün azabı idi!

190. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Ama onların birçoğu inanmıyor.

191. Gerçekten o Rabbin; üstündür, merhametlidir.

192. Şüphesiz o (Kur’an), âlemlerin Rabbinin indirmesidir.

193. Onu güvenilir ruh indirdi;

194. Senin kalbine ki, uyarıcılardan olman için!

195. Apaçık arapça (anladığınız) bir lisan ile.

196. Kuşkusuz o, öncekilerin kitaplarında da vardır.

197. Onlar için bir delil değil mi? İsrailoğulları’nın bilginlerinin onu (Kur’an’ı) bilmesi!

198. Eğer onu (Kur’an’ı) yabancılardan birisi üzerine indirseydik,

199. O da Onlara Okusaydı, keza (inanmak istemeyenler) yine inanmazlardı.

200. Işte, suçluların kalpleri böyledir!

201. Acı azabı görmedikçe ona inanmıyorlar.

202. Azap onlara ansızın gelir de onlar farkında bile olmazlar!

203. Derler ki "Acaba biz mühlet verilenlerden olur muyuz?"

204. Hâlâ bizim azabımızı acele mi istiyorlar?

205. Gördün değil mi? Onları Biz yıllarca yaşatsak da,

206. Sonra tehdit ediliyor oldukları şey kendilerine gelse,

207. Yine de nimetlerle yaşatılmaları onlara hiç fayda vermez!

208. Biz uyarıcıları olmayan hiçbir ülkeyi helâk etmedik!

209. O (kur’an) bir uyarı[cı]dır ve Biz zulmetmiş değiliz.

210. Onu (kur’an’ı) şeytanlar indirmedi.

211. Bu onların yapabilecekleri bir şey değildir, zaten güçleri de yetmez.

212. Çünkü onlar vahyedileni işitmekten uzaklaştırılmışlardır.

213. Öyleyse sakın Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma. Yoksa azap edilenlerden olursun.

214. Sen en yakınlarını uyar!

215. Inananlardan sana uyanlara kanadını ger.

216. Eğer sana karşı gelirlerse, de ki "Gerçekten ben yaptıklarınızdan uzağım."

217. Sen; üstün, merhametli olan(Allah)a dayanıp güven.

218. O (Allah) ki; seni (tek başına) uyanıp (ibadet/dua/düşünmek için) kalktığın zaman (da) görür.

219. Ve (namazda) secde edenler arasında iken de; eğilip kalktığında/doğrulduğunda (da) seni görür.

220. Şüphesiz o; işitendir, bilendir.

221. Şeytanlarin kimin üzerine indiğini size haber vereyim mi?

222. Onlar her günahkâr iftiracının üzerine inerler!

223. Onlar kulak kabartırlar. Oysa onların çoğu yalancıdır.

224. Şairlere gelince, onlara şaşkınlar/yolunu şaşırmış olanlar uyar.

225. Onları görmedin mi? Her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar.

226. Gerçekten onlar yapmayacakları şeyleri söylerler.

227. Ancak iman edip faydalı bir işi en iyi şekilde yapanlar, Allah’ı çokça ananlar ve zulme uğradıklarında (birbirleriyle) yardımlaşarak, üstün gelmeye çalışanlar, böyle (yapmayacakları şeyleri söyleyenler gibi) değildir! Zulmeden kimseler yakında, nasıl bir inkilab/değişim ile devrileceklerini/değişeceklerini göreceklerdir!